. . . . . GAZETECİ – YAZAR

Author

Abdurrahman Pala - page 5

Abdurrahman Pala has 58 articles published.

Dünya artık dünkü Dünya değil

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Dünyanın nüfusunun 4.02 milyarının çevrimiçi olduğu ve yüzde 36’sının akıllı telefon kullandığı bir çağda dijital teknolojiler, kitlelerin yaratıcı içeriklere erişimini, sanat deneyimlerini yaratma ve paylaşma şekillerini değiştiriyor.
Dijitalleşme yaşamımızın her parçasına yayıldıkça, kültür kurumları da sanatı daha ulaşılabilir kılmak, ilgi uyandırmak ve teknolojiye dayalı bir yaşama geçişe ayak uydurmak için teknolojiye daha fazla yöneliyor.
Teknoloji işbirlikleri, kültür kurumları için dijital becerilere, veriye, donanıma, yazılıma, finansmana ve yeni çalışma yöntemlerine erişim sağlayabiliyor.
Earnst and Young’ın araştırmasına göre, yaratıcı ve kültürel endüstriler dijital ekonomiye dünya çapında 200 milyar dolar katkıda bulunuyor.
Yaratıcı ve kültürel endüstrilerle işbirlikleri sayesinde, teknoloji sektörü de yeni kitlelere erişimi sağlayacak yaratıcı zihinlere ve içeriklere ulaşma şansı elde ediyor.
Yukarıdaki bilgiler Uluslar arası bir şirketin dünya üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçları.
Yani
Dünya dünkü dünya değil.
Siyasetçiden yöneticisine, eğitimcisinden geliştirme uzmanına sorumlu olan, ülkesine katkı sağlamak isteyen herkes bu bulguları gözardı etmeden gelecek nesilleri şekillendirecek kararları alırken daha dikkatli olmalı…
İnsanların manevi dünyasını şekillendirmeye çalışan başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere sözü dinlenen tarikat şeyhleri dahil herkes insanlara gerçekleri anlatmalı ve onları istismar etmek yerine artık denizin bittiğinin farkına vararak takkesini önüne koyup yaptıkları hatalardan dönmelidir.
İnsanları kandırmak yerine
*Özür dileyerek öze dönüşü
*Peygamberin örnek hayatını doğru anlatarak
*İnsan olmanın erdeminin farkına vararak
*Erdemin en yüce değer olduğunu, Hazreti Adem’den bu yana bütün Dinlerin amacının “İyi insanı yetiştirmek” olduğunu anlatarak
Önce kendi nefislerinde
Sonra çevrelerinde Allah’a layıkkul, Peygamberime layık ümmet olmayı tavsiye etmelidirler.
Yoksa;
Hesap günü var ve Kur’an-ı Kerimin haber verdiğine göre o hesap günü çok şediddir.
Benden söylemesi
Ben sadece Tebliğ vazifemi yapıyorum.

Bu da oldu Küme düştük !

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Lucescu ile olmaz diyenlerin başındayım.
Gelişiyle ilgili de tepkimi koymuştum.
Bugüne kadar 16 maça çıkan 8 tanesinde mağlup olan ve sadece 4 galibiyet alabilen 70’i aşmış bu adama çok fazla kredi tanıdık.
Kendi içlerindeki sorunu çözemeyen TFF, önce “Hayır” dediği Fatih Terim’in işine son verdi ve yerine bu içi geçmiş adamı işbaşına getirdi.
Bişeyler değişiyor gibi gösterip paralarımızı savurduk.
Bu adamla olmadı.
Dün gece olmayan Lucescu ile Avrupa Uluslar Kupası’nda küme düştük.
Maçı kazansak en azından küme düşmeyecektik.
Kaybettik.
Şimdi aralarında Arnavutluk, Bulgaristan gibi takımların olduğu C grubunda mücadele edeceğiz.
Maçı yazmayacağım.
Çünkü
Maç baştan aşağı teknik direktör hatası…
Hiç futbol bilmeyen bir adama “İsveç ile oynayacağız. Terdbirini al” desen
İlk yapacağı topu yerden oynamaktır.
Uzun boylu fizikli, yan toplarda başarılı bir İsveç karşısında topu şişirdik.
Kaleci dahil herkes uzun ve havadan oynadı.
Teknik direktör 83. dakikada değişiklik yaptı.
Mağlupken sağ bek değiştirdi.
Gerçek şu ki;
Lucescu bizimle alay ediyor.
Söyledikleri ve demeçleriyle bizi alaya alıyor.
Üstelik;
Maçtan üç gün önce Ali Dürüst’e gidip diyor ki;
“Sözleşmem sezon sonu bitiyor. Gidici diye futbolcular beni takmıyor. Şu sözleşmeyi yenileyelim”
Ali Dürüst cevaben “Bakarız” diyor.
Maça üç gün önce bunları düşünen ve konuşan hocadan Türk Milli takımına hayır gelmez.
Salı akşamı Antalya’da Ukrayna ile özel maç yapacak olan Milli takımın maçında
Takımın başında Lucescu olmamalıdır.
Olursa;
Antalya seyircisi Lucescu’yu protesto etmelidir.
Paragöz bu adamdan kurtulmanın başka yolu yok.

Kur’anı doğru okumalı ve anlamalıyız”

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Röportaj :ABDURRAHMAN PALA

“Dinimiz İslam’ın kaynağı kitap ve sünnettir. Kitap Allah kelamı Kur’an-ı Kerim günümüze kadar bir harfi bile değişmeden ulaşmıştır. Bunun değerini bilmeliyiz”

“Hadisler Kur’an ayetlerini açıklayan sözlerdir. Vahye muhatap olan kişi Peygamberimizdir. Aldığı vahyi bize aktarırken ayetleri yorumlamıştır . Kur’ansız Hadis olmaz.”

Son günlerde bazı TV kanallarında ve yazılı basında dini konularda farklı yorum ve değerlendirmeler yapılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın müftülere yaptığı konuşmada “Dinin güncelleştirilmesi” tezini ortaya atınca herkes farklı frekanslardan dini konularda ahkam keser oldu. Özellikle bazı tarikat ve cemaatler bu çağrıyı istismar ederek “Biz gerçek islamı yaşıyoruz” iddiasında…
Büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un
“Doğrudan Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine göre söyletmeliyiz İslamı” dizeleriyle işaret edilen İslamı asrın idrakine göre yorumlamak konusunda ilahiyatçılar farklı görüşler ileri sürüyor. Aralarında bir çok konuda mutabakat da yok. Yorumlarıyla birbirlerinden ayrılan ilahiyatçılar nerede hata yapıyor? Yapmıyorsa gerçek ne?
Bu konuları Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Fıkıh Öğretim üyesi Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz ile konuştuk.

-Hocam Arz-ı hürmet ederim. Nasılsınız?

*Hamdolsun. Bugüne şükürler olsun

-Cumhurbaşkanının “Güncelleştirme” söyleminden sonra her kafadan bir ses çıkıyor. Bazıları “Asr-ı Saadet’i bugüne taşıyamayız” derken, bazıları yeni içtihatlar yapılmasını öneriyor. Bazıları da “İçtihat kapısı kapandı” diyor. Siz ce yenilenme nasıl ve nerede olacak ki dini güncelleştirmiş olacağız?

*Kurân Allah’ın kullarına gönderdiği bir mektuptur. Onu dikkatle okumak, anlamak, düşünmek ve gereğini yerine getirmek gerekir. Bu sebeple Kur’an’ı okurken anlamak çok büyük bir önem taşır.
Okumak, anlamak demektir. Kur’an okumak sadece kutsal kitabın sözlerini Arapça olarak okumak, kıraat usullerini öğrenmek ve metnini ezberlemek değildir. Okumak anlamayı kapsar. Hatta okumanın hedefi okunan şeyi anlamaktır. Anlaşılmayan bir metin okunmuş olmaz. Bir kimse, ben falan kitabı okudum, dediği zaman bu onu anladım ve istifade ettim anlamını ifade eder. Anlaşılmadan okunan bir metin okunmuş sayılmaz. Kur’an’da yenilenme olamaz. Fakat Kur’an’ın yorumlarının yenilenmesi gerekir ki İslam’ın mesajı bu topluma kolay yansısın. Cumhurbaşkanımızın söyledikleri, hepimizin derdi. Ama geçmiş alimlerin yaptığı gibi dini yeniden yorumlamak, günümüz ihtiyaçlarına göre çözümler üretmeliyiz.

-Yani

*Tefsir, hadis ve fıkıh metinlerini okumak, okunan metni anlamayı gerektirdiği gibi, bu metinlerin ortaya çıktığı zaman ve zemini, sosyal yapıyı da okumayı ve anlamayı gerektirir. Metinlerin bağlamını, hedef ve amacını anlamadan okumak, o metni anlamak için yeterli değildir. Bir kimse bir bilgiyi okuduğu zaman o bilginin dayandığı gerekçeleri, toplumun yapısını ve amacını da anlamalıdır. Değilse bu gerçekten okumak sayılmaz. Örneğin; bir tefsir kitabı okunduğu zaman bu kitaptaki bilgileri verenlerin Kur’an’dan ne anladıklarını, yaşadıkları toplumun dünya ve ahret hakkındaki kültürlerini de bilmemiz gerekir. Bunu bilirsek o zaman o ilmi anlamış oluruz.
Dinimiz İslam’ın kaynağı kitap ve sünnettir. Kitap Allah kelamı Kur’an-ı Kerim günümüze kadar bir harfi bile değişmeden ulaşmıştır. Bunun değerini bilmeliyiz.

-Tefsir alimleriyle, Kelam alimleri hatta Fıkıh alimleri Kur’andan farklı mesaj mı alıyorlar?

*Tefsir kaitaplarındaki bilgileri okuyanlar, tarihin belli bir döneminde yaşamış olan bazı âlimlerin Allah’ın kelamından hangi mesajları aldıklarını, dünya bilgilerinin ne olduğunu da öğrenmiş oluyorlar. Bunun anlamı şu olur: Tarihte yaşamış falan âlim bu âyet hakkında şu yorumu yapıyordu. Bu gün aynı âyet hakkında o yorumu aynen alıp kullanmak mümkün olduğu gibi, farklı bir yorum getirmek de mümkündür. İşte bu farklı yorum, Allah’ın kelamından bizim anladıklarımızı oluşturur. Tefsir kitaplardaki yorum ise eskilerin kendi dönemlerinde âyetlerden anladıkları mânayı ve yaptıkları yorumu teşkil eder. Durum fıkıh ilmi için de aynen geçerlidir. Fıkıh kitaplarında yer alan binlerce hüküm, eskiden yaşamış olan müçtehit âlimlerin kendi toplumları için kendi dirayetleri ile ve sahip oldukları bilgi birikimi ve kültürleri ile ortaya koydukları yorumlar ve düşünce ürünü bilgilerdir.

-Üretilmiş bilgilere bağlanıp onu yaşamak mı yoksa yorumlamak mı doğru?

*Bu bilgiler o toplumları esas alarak üretilmiştir. Bizim toplumumuzda anılan bilgileri aynen alıp kullanmak toplumun sorununu çözmüş olmayabilir. Bugün ki toplumun sorunlarının çözülebilmesi için, bugünün müçtehit âlimlerinin yaşadığımız topluma göre yeni hüküm ve yeni fıkıh üretmeleri gerekir. Fıkıh kitaplarında yer alan bilgiler, tarihte yaşamış olan âlimlerin, kendi toplumları için ne düşündüklerini ve nasıl bir çözüm şekli getirdiklerini bize ifade eder. Adı geçen âlimler bugün yaşamış olsalardı, neler düşüneceklerini ifade etmez. Bugünün fıkhını meydana getirmek için yaşayan âlimlerin devreye girmesi ve yeni fıkhi bilgiler üretmesi gerekir. İslam tarihi bilgileri için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Hadisler Kur’an ayetlerini açıklayan sözlerdir. Vahye muhatap olan kişi Peygamberimizdir. Aldığı vahyi bize aktarırken ayetleri yorumlamıştır . Kur’ansız Hadis olmaz.

-Bazı İlahiyatçılar insanların kafasını karıştırıyor. Nerede hata yapıyoruz?

*Ülkemizin sorunlarının çözümü düşünce üretmeye bağlıdır. Eğer gerçekten düşünce üretilebilirse bunların çarpışmasından gerçekler ortaya çıkacaktır. Fakat ne yazık ki, dinî ya da dünyevî belli cemaatlerde düşünce üretilme yerine tek bir düşüncenin muhafaza edilmesi tercih edilmektedir. Dinî ve dünyevî cemaatlerin bütün fertleri aynı şeyi düşünmek zorunda bırakılmaktadır. Bunun adına düşünce tekeli diyebiliriz. Düşüncede tekelleşme değişme, gelişme ve kalkınmaya en büyük bir engeldir. Düşünce tekelleşmesinin var olduğu yerde düşüncelerin çarpışmasından bahs edilemez. Bunun yerine fikirsizliklerin çatışması söz konusu olur. Fikirsizliklerin çatışmasından bedenlerin çatışması doğar. Türkiye’nin çektiği sıkıntının altında yatan neden budur.

-Geçmişteki bilgileri aynen uygulamak mı? Yoksa yeni yorumlarla Cumhurbaşkanının “Güncelleştirme” dediği şeyi yapabilirmiyiz?

*Şüphesiz, geçmişin bilinmesi toplumlar için çok önem arzeder. Zira toplumların gelecekleri, tarihi seyir içinde gelişen kültürleri, kurumları, ancak daha önceki tarihleriyle açıklanabilir. İnsanoğlu da yaşadığı müddetçe her zaman ve mekanda tarihin bir kesiti ile karşı karşıyadır. Dolayısıyla onun her ne şekilde olursa olsun kendi tarihinden kaçması mümkün değildir. O halde, bir anlamda geçmişi geleceğe taşıyan tarihçilerin bu işi yaparken fonksiyonları ne olmalıdır? Tarihçi çeşitli hislerin tazyiki ile tarihi malzemeye kendi değerlendirmeleri doğrultusunda müdahalede bulunmalı mıdır? Yoksa olduğu gibi geleceğe mi aktarmalıdır? Bu şekildeki sorulara elbette mantık sınırları dahilinde bir cevap verilmeli ve tarafgir yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Çünkü geçmişe ışık tutacak tarihi malzemenin zaten kıt olduğu düşünülürse; böyle bir müdahalenin yapılması geçmişin daha da karanlığa itilmesi demektir.

-Siz akla gelince hemen kitabınız “İslam’da Zekat Müessesesi” akla geliyor.

*Evet. Elhamdulillah 7. defa güncelleştirilmiş baskısı yapılacak Onun için matbaa’da
Zekatını müslümanlar tam verseydi İslam coğrafyasında aç kalmazdı.
Zekât, kulu tevhidin gerçeğine ulaştıran önemli malî bir ibadettir. Çünkü mal Allah’ındır. Zekât veren kul, Allah’ın malının bir bölümünü, mutlaka Allah’ın belirlediği yerlere vermesi gerektiğinin şuurunu elde eder. İşte bu şuur insanı gerçekten Allah’ı tanımaya götürür, tevhidin gerçeğine ulaştırır.
Zekât, yüksek sesle bize şunu söylemektedir: Bütünü ile dünya işlerinin dinden ayrılması anlamında, İslam ile laiklik bir birine zıt olup birleşemezler. Çünkü İslam’ı dünya hayatından, dünya hayatını İslam’dan soyutlamak mümkün değildir. Laiklerin söyledikleri sözler İslam’ın gerçeğini tanımamaktan kaynaklanmaktadır. Aslında laiklik Hıristiyanlıkla dünya işlerinin ayrılması olup Hıristiyanlar için doğru bir yoldur.Çünkü Hıritiyanlık dünya işlerinde aklı çalıştırmaya ve bilgi üretmeye engel hale getirilmiştir. Batı laiklik prensibi ile bunu aşmıştır. Fakat İslam ile hayat tamamıyla örtüşür. İslam ile hayat bir birinden ayrılmayan bir bütündür. Fert ile toplum da bir birinden ayrılmayan iki unsurdur.Zekât, malların çoğalmasını ve bereket kazanmasını sağlar. Enflasyonun birinci ilacı zekâttır.

-Bazı müslümanlar vergi veriyorum. Zekat’tan düşüyorum. diyor. Ne dersiniz?

*Vergi zekât yerine geçmez. Çünkü bu iki işlemin mahiyeti bir birinden farklıdır. Biri Allah’ın belirlediği bir ibadettir, diğeri ise kulların belirlediği bir vergidir. Vergi vatandaşlık görevidir, zekât ise kulluk görevi. Bu iki görevi bir birine karıştırmak caiz değildir. Çünkü ibadetler bir gerekçeye dayalı olarak farz kılınmamışlardır.

-Ülül emre itaat çok tartışılıyor.

*İslam devletinde Ülül-emre itaat farzdır. Kur’anda geçer. Devlet, milletin en güçlü üst kurumudur. Bu kurumda görev ve sorumluluk almak çok ağır bir yükü yüklenmek demektir. Bir devlet görevine atanan kişi eğer sorumluluk bilincine sahipse sadece bu göreve odaklanmalı, başka işleri buna eklememelidir. Devlet görevi amme görevidir. Devlet görevinde esas liyakattir. Her işe layık olan seçilmeli ve iş için en uygun, en bilgili, en birikimli kişi seçilmelidir. İşi ehline vemek Peygamber emridir.

-Son söz ne demek istersiniz?

*Biz islamı doğru anlamak zorundayız. Benim anladığım doğrudur. Mantığı da yanlıştır.
İslamın ilk ylları ve 4 halife devrinde “ŞURA” vardı. Meseleleri Şura tartışır. Karara varır ve Halife o kararı uygulardı. Eğer biz öze dönmek istiyorsak Şura’yı hayata geçirmeliyiz. Tartışmaktan korkmamalı, bilgiye itibar etmeli ve Alimlere gereken değeri vemeliyiz.

-Teşekkür ederim Hocam

*Bilginin daha çok insanlara ulaşmasına vesile oluyorsunuz. Esas ben Teşekkür ederim.

Yatlar İstanbul’dan demir aldı

Yazılar içinde tarafından yazıldı

22 Ekim’de düzenlenecek Bodrum CUP’dan önce organize edilen İstanbul Challenge Yat ve yelken yarışları İstanbul’dan start aldı. Hafta başında Kalamış Marina ile Kınalıada etrafından dönerek yapılan ilk yarıştan sonra yelkenli yatlar Marmara adası’na doğru demir aldı.
Gece Marmara Adası Asmalı koyu’nda geceleyen süper lüks yatlar bugün Çanakkale boğazını geçerek Ege denizine açılacak.
Çanakkale boğazı geçilirken güvenlik nedeniyle yarışmayacak olan 25 süper lüks yat Perşembe günü Babakale’den start alarak Yunanistan’ın Midilli ve Sakız adalarına kadar yarışacak. Cumartesi günü Sakız adası’ndan Samos adasına yarışacak yatlar Pazar günü ise Samos adası’ndan Bodrum Yalıkavak Marina’ya kadar yarışacak yatlar Burada etap birincilerini ve genel klasman birincilerini öğrenecekler.
Pazartesi günü ise Yalkavak Marina’da verilecek Kenan Doğulu Konseri ile İstanbul Challenge yarışlarında dereceye girenlere ödülleri verilecek.

Tarım ve sanayide örnek ilçe BİGA

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Tarım ve hayvancılığın merkezi Biga bu günlerde bu yıl 12. cisi düzenlenen BİGA FUARI’ ile gündemde…
Kuruluşu çok eskilere dayanan Sultan Alaattin’in beyi Bayboğa tarafından fethedilen Biga, her dönemde ülke ekonomisindeki yerini korudu. Hayvancılık ve süt üretiminin merkezi olan Biga aynı zamanda 109 köyü ile nüfus yoğunluklu bir ilçe…
Anadolu kenti motiflerini her haliyle gösteren Biga kenti ikiye bölen Karabaş ırmağı ve çevresinde oluşmuş kent yerleşim planıyla derli toplu bir şehir görüntüsü veriyor.
Biga Fuarı için davet edildiğimiz şehirde önce bizi hayvanlar karşıladı. 10 günlük’ten 3 yaşına kadar inek, sığır buzağı ve boğalar “En güzel” olmak için yarışıyordu. 8 kategoride cins boğa ve buzağılar kıyasıya yarıştı ve emeklerinin ödüllerini aldılar.
Cuma günü ise Cuma namazından sonra Biga Fuarı’nın açılışı yapıldı. Tarım makinalarından otomobile, yaş ve kuru gıda üretiminden süt ve süt ürünlerine kadar yüzlece üretici malını teşhire koydu, tanıttı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği denetimindeki fuar geçen yıl fuar alanının çatısı kardan çöktüğü için yapılamamış …
Bu seneki açılışta da TOBB’un sadece çelengi vardı. Yönetim kademesinden kimse açılışa gelmemişti. TOBB adına en yüksek şahsiyet Biga Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı ve TOBB üyesi Şadan Doğan’ dı
Böyle bir fuarı hem de bir ilçede başaran yöneticilere destek olmak, onları yüreklendirmek için daha fazla idareciyi gözlerim aradı.
İl milletvekilleri ve vilayet ve ilçe protokolünün katıldığı açılıştan sonra ziyaretçiler standların arasında ürünleri keşfetmeye, sunulan ürünleri tatmaya ve sanayi ve teknoloji alanındaki yenilikleri görmeye koyuldu.
Yine de Şadan Başkan ile üç gün boyunca berabe olma fırsatı yakaladım.
Titiz, asla teslim olmayan olabilecek en iyi işi hedefleyen vizyon sahibi bir şahsiyet.
Doğtaş ve Kelebek Mobilya’nın sahibiymiş kendisi
5 kardeşi ile şirketlerindeki işleri bölüşmüşler, Biga için, Türkiye için üretiyorlar.
Kendisini, vizyonunu ve şehrine kattıkları için kutluyorum.
Biga başka ilçelere benzemiyor.
Biga’da faaliyet gösteren 6 şirket “Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu” listesinde…
Bölge insanı alçak gönüllülüğünden ses etmiyor ama Biga’da savunma sanayiine ara mal üreten 16 adet küçük atölye gördüm.
Bence bu çok önemli.
Tarım ürünlerini Biga’da üretip Yunan markasıymış gibi ihraç edenleri de gördüm. Bu da meselenin başka tarafı…
Anadolu’daki Biga örneği gibi şehirleri görünce geleceğe umutla bakabiliyorum.

Galatasaray fire vermedi

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Galatasaray hafta içinde şampiyonlar Ligi maçında iyi oynamış ama yenilmişti.
Bu defa çok yi oynamadığı bir maçta galip geldi ve haftayı 3 puanla kapattı.

Teknik Direktör Fatih Terim Porto maçının ilk onbirinden 4 değişiklikle sahaya dizildi. Linens Ozan Kabak Ömer Bayram ve Badoo ile maça başladı.

Antalyaspor geçen hafta kazanan takımda değişiklik olmadan sahaya dizildi. Deneyimli hoca Bülent Korkmaz Galatasaray’a karşı oyunu geride kabul edip huninin içinde sert müdahaleler yaptı.
Bu yüzden Galatasaray pozisyon bulmakta zorlandı.

Maçın en kritik pozisyonu 44. dakikada yaşandı. Hakem Cüneyt Çakır’ın verdiği Penaltı VAR’a gitti ve iptal edildi.

İkinci yarıda Galatasaray oyunu rakip sahaya yıktı ve Antalyaspor’u bunalttı. Diego ve Boffin’i geçmekte zorlanan Galatasaray’da ikinci yarıda oyuna alınan Maicon ve Donk santraforda oynadı. Gol de zaten Donk’tan geldi.
Mariano’nun ortasına yükselen Donk güzel bir vuruşla kalecinin uzanamayacağı yere vurdu.
Bu Donk’un Galatasaray formasıyla attığı ilk gol oldu.

87.Dakika’da gelen golden sonra maçı berabere bitirdiğine inanan Antalyaspor uyandı ama artık çok geçti. 3 puanı alan Galatasaray kaptı kaçtı.

Bu sonuçla puanını 18’e yükselten Galatasaray haftayı lider bitirmeyi garantiledi.
Antalyaspor bu mağlubiyetle 13 puanda kaldı.

Fatih Terim’e iki şey söyleyeceğim.
Belhanda bu oyun içinde işe yaramıyor. Zaten çok da sorumsuz…Satmak istiyorsan Şampiyonlar Ligi maçlarında oynat. Ligde Belhanda Galatasaray’a ayak bağı oluyor.
İkincisi Selçuk bu kadar sokağa atılacak bir topçu değil. Takımın saha içinde lider oyuncu sorunu da varken Selçuk’u daha fazla kullanmalısın.

Bir sözüm de Sinan Gümüş’e
Sana verilen şansları böyle harcarsan kimse seni ayakta tutamaz.
Unutulur gidersin.

Beşiktaş rahat kazandı

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Başkanıyla Teknik direktörünün medya önünde tartıştığı, birbirlerine televizyon röportalarıyla mesaj gönderen Beşiktaş Kayserispor karşısında rahat kazandı.
Aylar sonra Lowe ile oyuna başlayan Şenol Güneş, baskıyı ilk dakikalardan itibaren kurdu.
Ama
Maç berabere devam ederken Gökhan Gönül’ün Umut’u düşürmesini hakem görmedi.
Evet pozisyon kırmızı kart değil. Ancak Gökhan düşürüyor ve oradan Kayserispor faul atışı kullanmak durumunda…

Hakem Umut Bulut’un itirazlarına da kulak asmadı ama yüz hatları kendisini tekzip ediyordu.
Beşiktaş’ın birinci golü kısa ve hızlı hücumla geldi. Herkes şans golü diyebilir ama bana göre tam bir santrafor golü. Bırakmadı ve top kaleyi buluncaya kadar oyundan düşmedi.
İkinci gol de ise Gökhan Gönül’ün gayreti takdire şayan… Gitti zorladı şutunu da attı kale direğinden dönen topu önünde bulan Quaresma tavana astı ve Beşiktaş 2-0 öne geçti.

İkinci yarıda Kayserispor daha derli toplu bir görüntü verdi.
Şenol Güneş’in solbekte Medel’i oynatmasını anlamadım. Oyundan aldığı Oğuzhan’ın yerine sahaya gönderdiği Tolgay hiçbişey yapmadı. Ona rağmen orta saha takviyesi yerine Lens’i oyuna alıp o ana kadar hiç bişey yapmayan Babel’i santrafora çekti.

Bir gerçek var ki Beşiktaş’ın oyun planını artık rakipler biliyor.
Beşiktaş yeni versiyonlarla oyunu çeşitlendirmeli.
Şenol Güneş başkanı veya başkasıyla tartışacağı yerde takımı derleyip toparlamalıdır.
Hafta içinde abisinin kendisinin geleceği ile ilgili açıklamalar yapması da şık olmadı.
Şenol Güneş “Abim benin menajerim değil” diyor ama neden bugün konuşuyor?
Fikret Orman sabrediyor.
Şenol Güneş’in sezon sonuna kadar olan sözleşmesini bitirmek ve tarihe “Karı koca gibiyiz” dediği teknik direktörünü kovan başkan olmak istemiyor.
Ama;
Fikret Orman’ın da bir sabır taşı var.
Çatlarsa neler olur bilemeyiz.

Galatasaray fire vermedi

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Galatasaray fire vermedi

Geçen hafta teknik direktörünün yeni bir taktik denediği Akhisarspor karşısında 3-0 gibi net bir skorla mağlubiyet alan, üstelik 0-0 iken penaltı kaçıran Galatasaray evinde BB Erzurumspor’u tek golle geçti.

Maça hızlı başlayan Galatasaray oyunu kendi sahasında kabul eden, hızlı çıkışlarla pozisyon üretmeye çalışan Erzurumspor maç boyunca alkışlanacak bir maç çıkardı. Bu takım bu haliyle nasıl ligin sonunda hayret…

Galatasaray’ın sorunları devam ediyor. Orta sahada oyun kuran Emre Akbaba sakatlanıp çıkınca gol umudu pozisyınlara değil duran toplara kaldı.
Nitekim;
Gol de korner atışında Maicon’un güzel kafasıyla geldi.
Galatasaray formasıyla ilk defa bir süper lig maçına çıkan Ömer bayram golün asistini yapmak yanında çok iyi bir oyun da çıkardı. Galatasaray’da vasatın üstüne çıkan futbolcu sayısı azdı. Biraz Ndıaye biraz da Serdar.
Hakem Alper Ulusoy Galatasaray’ın iki penaltısını es geçti. Hele hele VAR odasından kendisine yapılan uayrıyı da ciddiye almadı.
Buna rağmen Mariano’ya zaman geçirdiği için sarı kart çıkarmak tam ona yakıştı.
Rodrigues’in düşürülmesine ses çıkarmayan Alper Ulusoy İkinci eylemde de penaltı değilse frikikti
Onu da es geçti.
Geceden akılda kalan tek şey Maıcon’un güzel golüydü.
Şimdi;
Hafta içinde deplasmanda Porto ile çok önemli bir maça çıkacak.
İnşallah Emre Akbaba o güne kadar iyileşir ve takımdaki yerini alır.
Fatih Terim Belhanda ve Feghouli’yi kazanmak istiyor olabilir. Buna saygı duyarım.
Ama;
Galatasaray’da oynatmaya çalıştığı oyuna bu oyuncular uymuyor. Biraz egoist. Tek güzel tarafı geriye gelip defansa yardım etmesiydi.
Daha iyi verim vermesi mümkün olan Fegholi’nin daha iyi olması lazım. Biraz da zayıflaması…

Avrupa merakımız ve hüsranımız

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Avrupa merakımız ve hüsranımız

Önce 2008, sonra 2012,sonra 2016 ve şimdi de 2024
Hepsinde “bu organizasyonu aldık” diye kamuoyu yanıltıldı.
Başta Cumhurbaşkanının desteğini deklare eden mesajlar, ve Arjantin’e kadar giden o zamanın Başbakanı bugünün Cumhurbaşkanıydı.
En son 2016 Avrupa Şampiyonası için Fransa ile çekiştik.
Sadece 7-6 yani bir oy ile Fransa’ya kaybettik.
O zaman bahanemiz rüşvet alan UEFA Başkanı Platini’nin Fransız olması ve ağırlığının etkili olduğunu dillendirdik.
Bahanemiz oydu.
2020 de ne olduysa önce aday, olduk sonra adaylığımızı geri çektik.
2024 için çok çabaladık. Çok masraf ettik. Çok kamuoyu oluşturmaya çalıştık.
Ama; 2016 Avrupa Şampiyonası için bir oy fark bizi gereksiz umutlandırmış.
Irkçılık lekesi hala üstünde olan, federasyonunun şaibeleri basında tartışılan kendi vatandaşlarının bile pankart açarak eleştirdiği Alman Futbol Federasyonu 12-4 oyla 2024’ü alan ülke oldu.
Biraz da iyi oldu aslında
Turistler gelecek onlardan vergi almayacaksın.
UEFA’ya tek kuruş masraf ettirmeyeceksin.
Üstelik bira reklamı sponsorun reklamına da rıza göstereceksin.
Bu kadar tavize gerek yoktu.
İyiki bize vermediler bu kadar masrafa girecektik.
Bu meselenin bir tarafı…
Öte tarafı ise şu.
Avrupa seni kendinden saymıyor.
İsrail’i bile avrupalı sayan kafalar iki kıtanın birleştiği Avrupa’nın sınırındaki Türkiye’yi kendine, fikrine, inancına uzak görüyor.
1963 yılında imzalandığında Ankara Andlaşmasına imza koyanlara lanet ediyor.
O günden bu yana geçen 50 yılı aşkın süre içinde demirperde ülkelerini bile her türlü kriter eksikliğine rağmen içine aldı. Seni almadı.
Çünkü sen müslümansın.
Çünkü sen Osmanlı’sın
Sen onların dininden değilsin.
Bu zihniyet değişmedi değişmeyecek.
Kimse burada kriter, ilke ve hukuk aramasın.
Spor bakanımız Mehmet Kasapoğlu “Biz bişey kaybetmedik Onlar düşünsün” demiş
Senin bişey kaybetmediğine inanmıyorum sayın bakan…
6 aydan beri yapılan reklam harcamaları
Stadlarda ve kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan fikriyat ve buna gerekli olan harcamalar.
Aslında biz çok şey kaybettik.
En önemlisi de oluşturulan kamuoyu sayesinde milleti alacağımıza inandırdınız. Şimdi sonuç bu olunca onların hayallerini yıktınız. Kaybettiniz.
En az benim kadar siz de bu organizasyonun Türkiye’ye veilmeyeceğini biliyordunuz.
Boşa kürek çekmeyi tercih ettiniz.
Cumhurbaşkanı bu işi çok istiyor diye lanse ettiniz.
Halbuki Cumhurbaşkanını yönlendiren bu organzayonu alabileceğimize inandıran, yanlış bilgi veren sizlerdiniz.
Takkenizi önünüze koyma zamanınız geldi.
Ülkenin içinde bulunduğu badireler dolayısıyle tasarruf zamanı.
Bu dakikadan itibaren nereden, hangi spor yatırımından vazgeçebiliyorsanız geçin.
Tasarruf ihtiyacımız varken bol keseden israf etmeyin.
Sorarım size Popüler üç takımımızın bile stadları dolmazken bu kadar stad yatırımı size rantabl geliyor mu?
Ülkem için zaman tasarruf zamanıdır.
Tasarruf her yerden yapılmalı.
Başlayan yatırımları yarım bırakın kaderine terkedin demiyorum.
Ama;
Bundan sonrası için ince ekleyip sık dokuyun ve ülkenin tasarruf seferberliğine siz de katkı sağlayın.

Derbi berabere

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Bir tarafta teknik direktörün tartışıldığı Fenerbahçe, diğer tarafta ekranlar aracılığıyla birbirlerine mesajlar gönderen Başkan ve Teknik direktör.
Fenerbahçe kazansa nefes alacak, Cocu kredi kazanacak. Beşiktaş kazansa yıllar sonra Fenerbahçe’yi sahasında Beşiktaş yenmiş olacak ama sadece bu kadar değil. Cocu’nun kredisi bitecek. Şenol Güneş itibarlanacak.
Bu derbi maçından beraberlik çıktı.
Bu atmosfede başlayan maç da kontrollü oynayan, Babel’i aldığı santrafordaki senaryosu tutan bir Beşiktaş vardı. 40. dakika’da Babel’in muhteşem golüyle Beşiktaş devreye ilerde girdi.
Devreye galip girmiş bir teknik direktör öncelikle skoru korumaya çalışır.
Şenol Güneş hiç bir şey yapmadı ilk yarıdaki formatı aynen sürdürdü.
Çok eleştirilen Hasan Ali’nin bir şutu direkte, iki şutu çok iyi oynayan Karıus’un ellerinde eridi.
Hasan Ali Fenerbaçe adına en iyi oyuncuydu.
Golün pasını da o verdi.
Ayew’in şutu ise kurtarılabilir cinsten değildi. Kafayla ayakla atılan bir şutun hızına ulaşmak herkesin marifeti değil.
Beşiktaş’ta Karıus ve Babel’in dışında vasatın üstüne çıkan topçu yoktu. 36 yaşındaki Atıba Oğuzhan ve Tolgay olmasa orta sahada sanki daha rahat ederdi. İkisi de sarı kart gören iki orta saha oyuncularından Oğuzhan’ı Şenol Güneş oyundan aldı. Tolgay aynı faul’u tekrar yaptı. Fırat Aydınus kırmızı çıkaramadı ama, Caner’i maç bittikten sonra atmayı başardı.
Bu Fenerbahçe Avrupa’da 4-1 yenilen takım değil. Bu Beşiktaş Antalyaspor’a evinde yenilen takım…
Yani o günden bugüne Beşiktaş üzerine hiç koymamış.
Beşiktaş’ı gelecekte kötü günler bekliyor.
Cocu’nun Valbuena’dan daha fazla istifade etmesini tavsiye ediyorum. Mehmet Topal’ı oyundan alan Cocu yaptığı değişikliklerle de sınıfta kaldı.
Benziya diye bir yeni oyuncu var. Gelişi çok kısa olmasına rağmen oyuncu kumaşı çok iyi.
Valbuena maçın sonlarına doğru tek başına ceza sahasına girebilecekken plase vurmaya çalıştı. Karıus’a takıldı.
Derbide kazanmayı hakeden, pozisyon bulan topları direklerden dönen taraf Fenerbahçe’ydi.
Puanlar paylaşıldı.

yukarı git