Üretirken tasarruf etmek

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Liberal ekonomilerde belirleyici öge üretimdir.
Arı gibi.
Üretecek. Ürettiğinin bir miktarını tüketecek. Artakalan ürettiğin ile dünya’ya açılacaksın.
Rekabet edeceksin.
Daha iyi ürünler ürettiğin için de terrcih edileceksin.
Ekonominin katı kuralları bunlar.
Ama;
Bu kaftan bize ne kadar uyuyor?
Veya uyuyor mu?
Ekonomik kriterler ve rekabet geliştikçe hayatımıza yeni kavramlar giriyor.
Dünya nüfusu ve yaşam standartlarının artmasıyla tüketim de yükseliyor.
Dünya üretebildiğinin 1,6 katını tüketiyor.
Bu Türkiye için biraz daha farklı eğrilerde…
Bu da uygulanan kullan-at modeline dayanan ‘Doğrusal Ekonomi’ yerine, sıfır atık ve geri dönüşümü temel alan “döngüsel ekonomi”yi önemli kılıyor.
Günümüzde kullanılan doğrusal ekonomi ham maddelerden ürünlere ve ürünlerden atığa giden bir çizgi izliyor.
Araştırmalara göre imalatta kullanılan ham maddelerin yüzde 90’ı ürün daha fabrikadan çıkmadan önce israf olurken, mamul ürünlerin yüzde 80’i ise ilk altı ay içinde ticari ömrünü tamamlıyor.
Bu facia demek!
Böyle bir israf ekonomisine kimse dayanamaz.
Onun için üreteceğiz.
Tamam
Ama önce tüketirken dikkatli olacağız.
Çöplerden elektrik üretmeye kadar geri dönüşüm ve bazı dikkat çeken çabalarımız var.
Bunları gözardı etmiyorum.
Üretirken savurgan bir ziniyetle hammaddeyi israf ederek işe başlayınca beynimize yerleşen zihniyet bizi rahat bırakmıyor.
Çevrenize bakın tatlıcı da tatlının adedi sayılmaz. Fırında ekmeğin sayılmadığı gibi…
Halbuki;
Bizim ekonomimizin çok sıkı bir sayım ihtiyacı var.
Ürettiğimizi tüketiciye ulaşıncaya kadar onun değerini bilerek koruyacağız.
Ürettiğimiz değerleri metaya tahvil konusunda savurgan olmayacağız.
Beyaz eşya sanayicilerinin en çok şikayet ettikleri yassı çelik girdisi sektörün girdilerinin yüzde 17’sini oluşturuyor.
Bir Buzdolabı bir çamaşır makinesinin üretiminde bu kadar yer tutan yassı çelik’in plakaları kullanılırken, saraç mantığıyla nereden ne parça çıkabilir hesabı yapılması gerekirken maalesef yapılmıyor.
Beyaz eşya sektörünün sadece yassı çelik’te fire olarak verdiği miktar tabakanın yüzde 20 sini oluşturuyor.
Türkiye’nin çelik üretimindeki toparlanma devam ediyor. 2012-2015 döneminde düşüş gösteren Türkiye’nin ham çelik üretiminin, bu yılın Ocak-Eylül döneminde % 4.1 ile yeniden büyüme eğilimine girdiği gözleniyor. Üretimde yaşanan 1 milyon tonluk artışın tamamı slab üretiminden kaynaklanırken; kütük üretimi, geçen yıl ile aynı seviyede kalmış bulunuyor. Yöntemler itibariyle ise, üretimdeki artışın % 84’ünün elektrik ark ocaklı tesislerde gerçekleştiği anlaşılıyor.
Üretimin yeniden toparlanma eğilimine girmesinde, piyasalarda fiyatların toparlanması yanında, girdi maliyetlerindeki dengenin yeniden sağlanmış olmasının etkili olduğu değerlendiriliyor.
İşe buralardan başlamak lazım.
Sadece ithal ederek üretmek yerine üretimde tasarrufu ön plana almalıyız.
Bir de geri dönüşüm ve yeniden değerlendirme konusunda bu dev şirketlerin fikir üretmesi lazım.
Çare üretmesi lazım.
İthal ettiğimiz yassı çelik’i hoyratça heba etmemeli ondan alınabilecek maksimum verimi alabilmeliyiz.
Ekonomiye kazandırılan her atık, çocuklarımızın gelecekte daha fazla kaynağa ve daha temiz çevreye sahip olması demek. Bunun için uzun vadeli bir stratejiye de ihtiyaç var.
AB 2030 yılına kadar üretimdeki bu atıklarını verimli kullanılması, yeniden değerlendirme ile ekonomiye kazandırılması karşısında 600 milyar dolarlık bir katkı beklediğini raporlarına yazıyor.
Bizim bu yıl benzer çabalardan beklediğimiz gelir ise yıllık 3.5 milyar dolar.
Bu bile çok az ama
Hiç olmadığını düşününce kazanç olarak değerlendiriyoruz.
Biz niye benzer tedbirleri alıp aynı yolu izlemeyelim.
Unutmayalım
Sanayide kullandığımız yarı mamul ve ara malları da biz ithal ediyoruz.
Onlar da bizim için değerli varlıklar.
Üretirken dikkatli davranmak gerekiyor.
Olaylar bizlere bunu acı tecrübelerle öğretti.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*