Borç yiğidin kamçısı mı gerçekten?

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Liberal ekonomilerde belirleyici öge üretimdir.
Üretim yoksa siz de yoksunuz.
Borcunuz olabilir.
Eğer üretiyorsanız, borcunuzu döndürebilecek atraksiyonları yapabiliyorsanız borçlu olmanız da çok önemli değildir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) raporuna göre dünya ülkeleri borca batmış durumda…
Dünyadaki hükümetlerin toplam borcu 63 trilyon doları geçerken, Amerika Birleşik Devletleri 19 trilyon 940 milyar dolarlık rekor borçla ilk sırada yer alıyor.
ABD’yi Japonya ve Çin takip ediyor.
Japonya’nın borcu 11 trilyon dolar.
Onu takip eden dünya devi Çin var.
Onun da borcu 5 trilyon doları aşıyor.
Avrupa’nın batmış ülkelerinden İtalya’nın borcu 2 trilyon 454 milyon dolar
Onu takip eden Fransa’nın da borcu 2 trilyon 375 milyon dolar.
Türkiye’nin ise borcu yaklaşık 230 milyar dolar.
Yukarıdaki rakamlara bakınca Türkiye’nin borcu devede kulak.
Dünya’da borç hesapları GSMH’ya oran itibariyle ölçülüyor.
Borcunuz gayri safi milli hasılanız ile ne gibi ilişki içinde?
Burada batmış Amerika’dan sonra en borçlu ülke olan Japonya GSMH’ye yüzde 240 oranla borçlu.
Ürettiğinin 2 buçuk katı borcu var.
Yunanistanın borcu GSMH’ye oranla yüzde 181
Neredeyse GSMH’nin iki katına yakın borçlu.
Bu durum ülkemizde nasıl?
Hazine müsteşarlığının verilerine göre;Türkiye’nin eylül ayı sonu itibariyle merkezi yönetimin borcu 230 milyar dolar.
Bu da GSMH’nın yüzde 30’na tekabül ediyor.
Türkiye’nin belini büken ise hazine garantili özel sektör borçları.
Bu borçları 230 milyarın üstüne koyduğunuzda Hazinenin sorumlu olduğu borçlar 479 milyar dolara çıkıyor.
Bu da Gayri Safi Milli Hasılamızın yüzde 53’ne karşılık geliyor.
Bu bile dünya ülkelerinin borç liginde iyi durumda olduğumuzu ortaya koyuyor.
İktidarı sevin sevmeyin.
Kemal Derviş’ten tevarüs eden sıkı maliye politikasında Ak Parti hükümetleri taviz vermediler.
Türkiye’nin en karanlık yılları olan 90’lı yıllardan sonra düzenlemeler sonuç verdi.
Gecelik faizde yüzde 7500’ü gören Türkiye’den, 18 bankası batırılmış, Türkiye’den, 246 milyar dolar milletin parasının buharlaştırıldığı günlerden bu günlere geldik.
Güzel şeyleri söylemeliyiz.
2002’de toplanan verginin 14 lirası halkın hizmetine, 86 lirası faize giderken 2018 yılında 88 lira üretime 11 lira ise faize gitti.
1930’dan 2002 yılına kadar, ortalama her yüz liranın 70 ile 80 lirası faize gitti.Yıllık ödediğimiz faizin TL. karşılığı 50 katrilyon.
PKK’yı başımıza bela edenler PKK ile savaştan başımızı kaldıramayalım istediler.
Her yıl ortalama 10 milyar dolarımızın terörle mücadele için harcadık. 35 yıldır bu mücadelenin devam ettiğinini bir kenara kaydedin. O paranın teröre değil yatırıma harcandığını düşünün.
Türkiye uçardı.
11. Kalkınma Planı Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “2002 yılında %72’ye ulaşan kamu borç stokunun milli gelire oranını 2016 yılında %28’e kadar düşürdük. Bu oranla Avrupa’nın en iyi durumda olan ülkeleri arasındayız.” iddiasında bulunmuştu.
Erdoğan’ın iddiasını Hazine Müsteşarlığı, Ocak 2018 Borç Göstergeleri sunumu ve Eurostat verilerinden faydalanarak inceledik. Hazine Müsteşarlığı sunumuna göre Türkiye’nin brüt kamu borç stoku iddia edildiği gibi %72’den %28’e kadar düşmüş.
2016 yılı için kamu borç stoku, AB ülkeleri ile mukayese edildiğinde de benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. AB genelinde brüt dış borç stokunun GSYH’ye oranı ortalama %83,2 seviyesindeyken, %28,3’lük oranla Türkiye Estonya ve Lüksemburg’un ardından en iyi durumdaki ülke oluyor.
Buna rağmen tablo ümit kırıcı değil.
Ümitsizliğe düşecek bir durumumuz yok.
Eksiğimiz ise başta devlet kurumlarımız olmak üzere tasarruf etmeyi bilmiyoruz.
Tasarrufu aynı zamanda sevmiyoruz.
Başta devlet erkanı milleti tasarrufa çağırırken, kendilerinden başlayarak tasarruf etmeyi ilke edinmeliler.
İnsanımız önce kendi nefsinden başlayarak tasarruf etmeli,
Umutsuz olmamız için yeterli sebeb yok.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*