Bu hareketler şık mı?

Yazılar içinde tarafından yazıldı

 

Annemi görmek için Manisa’ya gitmiştim.

Malum bendeniz Manisa’lıyım.

Salı günü geldiğim Manisa Saruhanlı ilçesi Adiloba köyünde sabah internette gezinirken Haber ajanslarının gündemlerine göz attım ve 24 Şubat Cuma günü sayın Cumhurbaşkanının Manisa programını görünce dönüşümü erteledim.

Cuma günü geldi.

Sabah Manisa’ya geldim. Hazırlıklar yapılıyordu. Cumhuriyet Meydanından Hatuniye Camii’ne kadar bütün sokaklar kapatılmıştı.

Basın kartını göstererek noktadan geçip Hatuniye Camii’ne geldim.

Namazı Sayın Cumhurbaşkanı ile aynı kubbenin altında eda ettim.

Namaz sonrası miting alanına doğru yürüdüm.

Birkaç kontrol noktasından sonra girişe ulaştığımda beni bekleyen büyük bir sürpriz vardı.

Rezervasyon yaptıran gazeteciler listesinde adım yoktu. Doalyısıyle Cumhurbaşkanının Manisa toplu açılış törenini gazeteci kimliğim ile izleyemezdim.

Çaresiz milletin arasına karıştık ve etkinliği izledik. Siz de ekranlarda izlediniz.

Günle ilgili notlarımın ilki Basın kartı ile ilgili…

Başbakanlığın verdiği Sarı Basın Kartı, Sürekli Basın Kartı veya Basın Şeref Kartı bu iktidarın hükümetlerinin ortalarına kadar geçiyordu.

2010 yılından sonra akreditasyon modası çıkardılar.

İstediklerine akreditasyon yapıyorlar istemediklerine kapı duvar.

Bir etkinliği izleyecekseniz Basın Yayına müracaat ediyorsunuz.

Onlar sizin akredite olup olamayacağınıza karar veriyor, ve istedikleri kişileri akredite ediyor istemediklerini etmiyor.

Biz bunu büyük şehirde yaşıyoruz. Alıştık da

Ama Manisa’da da böyle bir tablonun karşımıza çıkacağı aklımıza gelmedi.

Efendim

Manisa valiliği nezdinde akreditasyon talep formu çıkarılmış, akredite olması kabul edilenlere kart çıkarılmış, kart çıkarılmayanlar da benim gibi kapıdan geri çevrildi.

Bunu bizzat gördüm ve yaşadım.

Bölgedeki gazeteciler belki bir kaç yıl sonra şehirlerinde bir Cumhurbaşkanı görecekler. Bu anı hiç bir gazeteci kaçırmak istemez. Ama siz diyorsunuz ki “Sen izlersin” sen izleyemezsin

Söyleyeceğim bununla sınırlı değil.

Cumhurbaşkanı’nı Cuma namazını eda etmek için Camiye bir koruma ordusu taşıyor.

Cumhurbaşkanı geç kaldığı için ezan okunduktan sonra Yasin okunmaya başlıyor, Cumhurbaşkanı gelince Yasin kıraati yarım bırakılarak kesiliyor. Camideki cemaat 20 dakika süreyle bekletiliyor.

Garibim ihtiyar amcalar Cuma için geldikleri Cami kapısında donlarına kadar aranıyor.

Cami civarındaki esnaf yollar kapatıldığı ve geçiş verilmediği için satış yapamıyor, kan ağlıyor. Esnafla güvenlikçiler arasında sık sık tartışmalar yaşanıyor.

Hatta bazı esnafın

-Söyleseydiniz biz bugün dükkan açmasaydık. Bunca yemeği kime yedirecem

dediğine şahit oldum.

Ankara’dan gelen ekipler, Manisa ve İzmir’den gelen polsiler ve özel harekatçılarla Manisa programı için 2200 devlet memuru görev yapmış.

Bunlara İlin belediye zabıta amir ve memurlarıyla Trafik polislerini katmıyorum.

22 adet Cumhurbaşkanlığı aracı 2 kilometre taşıdığı Cumhurbaşkanı’nın helikopterle ayrılmasının ardından Ankara’ya doğru yola çıktı.

Bendeniz Özal ve Demirel ile de çok devlet törenlerine katıldım. İkisinin de ilin valisinin aracından istifade ettiğine çok şahit oldum.

Şimdi siz söyleyin.

Bu tavır şık mı?

Dinimizin “İsraf etmeyin” emrini televizyon spotlarına bile koyan bu hükümet ve Cumhurbaşkanı kendi bütçelerinde neden bu kadar israfçı?

Güvenlik tamam

Ama 70 yaşını aşmış ayakta bile zor duran hacı dayıya bunca eziyet layık mı?

Söz başına gelince “Millet” diyoruz.

Millete neden güvenmiyoruz?

Manisa özelinde ziyaretin canlılık getirmesi beklenirken başta trafik olmak üzere esnafın işini, düzenini yok etmek, ne kadar adil?

Sormak istedim.

Çünkü inanıyorum ki;

ALLAH’ da soracak.

 

 

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*