Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu vardı.
Onu bugün sizinle paylaşmak istiyorum.
Çevrenize bakın !
Televizyonlarda, programlarda, reklamlarda, dizilerde Türk milleti hep ‘Aptal’ yerine konur.
Başta deterjan reklamları olmak üzere; kullanıma ait pazarlama tabanlı tüm reklamlarda geri zekalı birine anlatmak, hem de bunu müzikle yapmak gibi bir hastalığımız var.
Bunu reklamcılar şöyle açıklıyor.
….A,B,C,D, grupları içinde en fazla tüketici olan D grubu. Dolayısısyle bütün metinlerimiz D grubuna hitap eder şekilde hazırlıyoruz. Böyle bir reklam A veya B grubuna ait bir birey için banal bulunabilir. Ama çoğunluk D grubunda olduğu için strateji doğrudur. ….
Bu arkadaşların tanımına göre D grubu ilkokul mezunu (belki o da değil) orta derecede alım gücüne sahip duygusal ve eğlence seven kitle
Tanım bu olunca hazırlıklar da ona göre oluyor tabi
-Önce en ilkel anlatma biçimi seçiliyor.
-Ardından akılda kalacak bir slogan üretiliyor.
-Bir de oynak bir cıngıl eklenince bu malzemenin satışı arzu edilen ürünü en iyi şekilde sattıracağına inanılıyor.
Bu gerçekten doğru mu?
Ölçülmüş değil.
Onlarda ‘hayır biz ölçtük doğruyuz’ diyemezler.
Belki daha farklı bir tanıtımla tüketicinin önüne çıksalar tüketici daha çok alım yapacak. Bunu ölçemediğimiz için onların doğru yolda olduğunu kabul edemiyorum.
Mesela Türktelekom
Sattığı ürünün en büyük alıcısı gençler ve eğitimli insanlar.
Milyonlarca lira harcayarak hazırladıkları reklam filmlerinde eğitimli insanın ürüne nasıl rağbet edeceğini anlatan, farkının ne olduğunu ifade eden tek kelime yok.
Buna karşılık bol bol kargaşa var.
Türktelekom bu ülkedeki altyapının tamamının sahibi.
Diğer kurumlar Türkcell ve Vodafone onun altyapı imkanlarından yararlanarak hizmet üretiyor.
Hal böyleyken sanki onlar rakibiymiş gibi kurumlararası rekabet sikeçleri yazdırarak reklama milyonlar döküyor.
Bu durum o reklam vesilesiyle iş bulan sanatçı-oyuncu ve emekktarlar açısından anlamlı olabilir.
Ama o kadar.
Bu reklamlar vizyon olarak ne Türktelekom’u anlatmaya yeter. Ne de yanlış anlamaların önüne geçebilir.
En son da robot Ronaldo kendisini şarj etmek için dünyanın üzerinde şarj istayonu arıyor ve bunu Türkiye’de buluyor. Amerika’dan uçağa atladığı gibi
Şarj olmaya Türktelekom ofislerine geliyor.
Güldürmeyin Allah aşkına
Sokağa döktüğünüz milyonları bir gün ‘Biz nerede yanlış yaptık’ diyerek çok arayacak ve üzüleceksiniz.
Ayrıca reklamlar bilgilendirici değil.
4.5 G’ye geçince milletin faturası ne kadar olacak ondan hiç aahseden yok. Bir aylık 10 GB hediye verecek. ikinci ay dayayacak faturayı…
‘Yandım Allah’ diye feryat edecekleri şimdiden görür gibiyim.
Hiç bunlardan bahsetmiyorlar.
‘4.5 G’ye geçtiğinizde hızınız artacak ama faturanız da bu kadar olacak’ diyeni görmedim.
Bu tüketiciyi ‘yanlış yönlendirmek’ değilse bile ‘doğru bilgilendirmemek’ değil mi?
Başka bir zaman konuyu daha geniş yazmayı düşünüyorum.
Bugünün son sözü şu;
Türkiye sizin istatistiklerinizdeki ülke değil artık.
Türkiye, rock müzik dinleyen meşin ceketli hoppa gençlerin ülkesi değil artık.
Şimdiki gençlerin en az yarısı bir yere giderken orada nasıl eğleneceğini değil, namazlarını nasıl kılacağını hesap ediyor.
Gençlerin büyük çoğunluğu diskotek yerine sohbetlere gidiyor.
O 1945’lerden kalma tüketici profili çoktan tarih oldu.
Beyniniz formatlayın ve toplumu yeniden anlamaya çalışın.