. . . . . GAZETECİ – YAZAR

Monthly archive

Mart 2016

Milleti ‘Aptal’ yerine koymayın!

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu vardı.

Onu bugün sizinle paylaşmak istiyorum.

Çevrenize bakın !

Televizyonlarda, programlarda, reklamlarda, dizilerde  Türk milleti hep ‘Aptal’ yerine konur.

Başta deterjan reklamları olmak üzere; kullanıma  ait pazarlama tabanlı tüm reklamlarda   geri zekalı birine  anlatmak, hem de bunu müzikle yapmak gibi bir hastalığımız var.

Bunu reklamcılar şöyle açıklıyor.

….A,B,C,D, grupları içinde  en fazla tüketici olan D grubu. Dolayısısyle  bütün metinlerimiz D grubuna hitap eder şekilde hazırlıyoruz. Böyle bir reklam A veya B grubuna ait bir birey için banal bulunabilir.  Ama çoğunluk D grubunda olduğu için strateji doğrudur. ….

Bu arkadaşların tanımına göre D grubu ilkokul mezunu (belki o da değil) orta derecede alım gücüne sahip duygusal ve eğlence seven kitle

Tanım bu olunca hazırlıklar da ona göre oluyor tabi

-Önce en ilkel anlatma biçimi seçiliyor.

-Ardından akılda kalacak bir slogan üretiliyor.

-Bir de oynak bir cıngıl eklenince  bu malzemenin satışı arzu edilen ürünü en iyi şekilde sattıracağına inanılıyor.

Bu gerçekten doğru mu?

Ölçülmüş değil.

Onlarda ‘hayır biz ölçtük doğruyuz’ diyemezler.

Belki daha farklı bir tanıtımla tüketicinin önüne çıksalar tüketici daha çok alım yapacak. Bunu ölçemediğimiz için onların doğru yolda olduğunu kabul edemiyorum.

Mesela Türktelekom

Sattığı ürünün en büyük alıcısı gençler ve eğitimli insanlar.

Milyonlarca lira harcayarak hazırladıkları reklam filmlerinde eğitimli insanın ürüne nasıl rağbet edeceğini anlatan, farkının ne olduğunu ifade eden tek kelime yok.

Buna karşılık  bol bol kargaşa var.

Türktelekom bu ülkedeki altyapının tamamının sahibi.

Diğer kurumlar Türkcell ve Vodafone  onun altyapı imkanlarından yararlanarak hizmet üretiyor.

Hal böyleyken sanki onlar rakibiymiş gibi kurumlararası rekabet sikeçleri yazdırarak  reklama milyonlar döküyor.

Bu durum o reklam vesilesiyle iş bulan sanatçı-oyuncu ve emekktarlar açısından anlamlı olabilir.

Ama o kadar.

Bu reklamlar vizyon olarak  ne Türktelekom’u anlatmaya yeter. Ne de yanlış anlamaların önüne geçebilir. 

En son da robot Ronaldo kendisini şarj etmek için dünyanın üzerinde şarj istayonu arıyor ve bunu Türkiye’de buluyor. Amerika’dan uçağa atladığı gibi

Şarj olmaya Türktelekom ofislerine geliyor.

Güldürmeyin Allah aşkına

Sokağa döktüğünüz milyonları  bir gün ‘Biz nerede yanlış yaptık’  diyerek çok arayacak ve üzüleceksiniz.

Ayrıca reklamlar bilgilendirici değil.

4.5 G’ye geçince milletin faturası ne kadar olacak ondan hiç aahseden yok. Bir aylık 10 GB hediye verecek. ikinci ay dayayacak faturayı…

‘Yandım  Allah’ diye feryat edecekleri şimdiden görür gibiyim.

Hiç bunlardan bahsetmiyorlar.

‘4.5 G’ye geçtiğinizde hızınız artacak ama faturanız da bu kadar olacak’ diyeni görmedim.

Bu tüketiciyi ‘yanlış yönlendirmek’ değilse bile ‘doğru  bilgilendirmemek’ değil mi?

Başka bir zaman konuyu daha geniş yazmayı düşünüyorum.

Bugünün son sözü şu;

Türkiye sizin istatistiklerinizdeki ülke değil artık.

Türkiye, rock müzik dinleyen meşin ceketli hoppa gençlerin ülkesi değil artık.

Şimdiki gençlerin en az yarısı bir yere giderken orada nasıl eğleneceğini değil, namazlarını nasıl kılacağını hesap ediyor.

Gençlerin büyük çoğunluğu diskotek yerine sohbetlere gidiyor.

O 1945’lerden kalma  tüketici profili çoktan tarih oldu.

Beyniniz formatlayın ve toplumu yeniden anlamaya çalışın.

 

Fikret Orman ne yapmak istiyor?

Kafamı Bozan Şeyler içinde tarafından yazıldı

Yıldırım Demirören‘den sonra Beşiktaş’a başkan olan Fikret Orman‘a bugüne kadar bişey demedim.

Eşiyle ayrıldı. Çocuklarının isteğine rağmen o yeni sevgili buldu. Bu haberlerle, tatil resimleriyle  magazine düştü yine de yüzümü dönmedim.

Enkaz devraldığı, gerçekten altından kalkılmaz bir enkazı kucağında bulan Fikret Orman çok güzel şeyler yaptı. İnsanların yöneticilerin Beşiktaş sevdasını kullanarak sponsorlarda açık ara rakiplerini geride bıraktı. Vodafone ile yaptığı tarihi anlaşma ile şehrin merkezine saray gibi bir tesisi kazandırdı.

En borçlu kulüp Beşiktaş ama bu hale gelmiş olmasında Fikret Orman’ın katkısı yok. Bu işi çok iyi yönetti.

Yönetemediği yok mu?

Var.

Birincisi Kendi Yönetim Kurulu

Ahmet Nur Çebi ile her alanda kendini belli eden rekabet ve tartışma ortamı Şenol Güneş‘in teknik direktörlüğe getirilmesi ile Fikret Orman‘ın ekmeğine yağ sürdü.

Çünkü

Şenol Güneş‘i herkes istiyor Şenol Güneş kendisinin tek adam olmasını istiyordu. Futbol şubesi Başkanı olan Çebi kendisinin yaptığı basın toplantısıyla görevini bıraktı.

Artık gündemde Fikret Orman vardı.

Gomez‘i Beşiktaş’a kazandırmak için büyük caba gösteren Erdal Torunoğulları‘nın bugünlerde  sahnede yeri yok.

Varsa yoksa Fikret Orman,

Her yerde sanki tek başına kahraman

Stad’da o, toplantılarda o, konuşan o,

Gökhan Töre olayında bile madara olan Beşiktaş Başkanı şimdi 3 maç için koyduğu 900 TL lik bilet fiyatını örtmek için beşiktaşın emektarlarına dil uzatıyor.

‘Siz Olimpiyata gelmediniz. Ankara’ya gelmediniz Başakşehir’e gelmediniz TV’den izlediniz şimdi yine öyle yapın Tv’den izleyin

Tavsiyene uyacağız başkan

Ama

Dediklerini unutma

Bir gün önüne konabilir.

Terör ve tanımı

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın ‘Terörün tanımı yeniden yapılmalı ve terörist ile terörist destekçilerinin cezaları ceza yasaları değiştirilerek yeniden ele alınmalı’ demecinin üzerinden tam 3 hafta geçti.

Hala Hükümet kanadından, Adalet Bakanından, Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan  ses seda yok.

Bu  iki meseleyi anlatıyor

Birincisi;

Muhalefetin her defasında seslendirdiği gibi  ‘Hükümet Sarayın gözünün içine bakıyor’ iddiasını geçersiz kılıyor.

İkincisi ve daha önemlisi; Terör ve terörist tanımının yeniden yapılması, Terörle Mücadele yasaları gelişen konjoktüre göre yeniden düzenlenmelidir.

Buna TBMM’de BDP dışında ‘hayır’ diyecek milletvekili de yoktur diye düşünüyorum.

O halde hükümet neden gereğini yapmıyor? neden kanun hazırlayıp komisyona sunmuyor? neden genel kurulda bu yönde bir çalışma yok?

Bunu anlamakta zorluk çekiyorum

 

 

Fikret Orman ne yapmak istiyor?

Yıldırım Demirören‘den sonra Beşiktaş’a başkan olan Fikret Orman‘a bugüne kadar bişey demedim.

Eşiyle ayrıldı. Çocuklarının isteğine rağmen o yeni sevgili buldu. Bu haberlerle, tatil resimleriyle  magazine düştü yine de yüzümü dönmedim.

Enkaz devraldığı, gerçekten altından kalkılmaz bir enkazı kucağında bulan Fikret Orman çok güzel şeyler yaptı. İnsanların yöneticilerin Beşiktaş sevdasını kullanarak sponsorlarda açık ara rakiplerini geride bıraktı. Vodafone ile yaptığı tarihi anlaşma ile şehrin merkezine saray gibi bir tesisi kazandırdı.

En borçlu kulüp Beşiktaş ama bu hale gelmiş olmasında Fikret Orman’ın katkısı yok. Bu işi çok iyi yönetti.

Yönetemediği yok mu?

Var.

Birincisi Kendi Yönetim Kurulu

Ahmet Nur Çebi ile her alanda kendini belli eden rekabet ve tartışma ortamı Şenol Güneş‘in teknik direktörlüğe getirilmesi ile Fikret Orman‘ın ekmeğine yağ sürdü.

Çünkü

Şenol Güneş‘i herkes istiyor Şenol Güneş kendisinin tek adam olmasını istiyordu. Futbol şubesi Başkanı olan Çebi kendisinin yaptığı basın toplantısıyla görevini bıraktı.

Artık gündemde Fikret Orman vardı.

Gomez‘i Beşiktaş’a kazandırmak için büyük caba gösteren Erdal Torunoğulları‘nın bugünlerde  sahnede yeri yok.

Varsa yoksa Fikret Orman,

Her yerde sanki tek başına kahraman

Stad’da o, toplantılarda o, konuşan o,

Gökhan Töre olayında bile madara olan Beşiktaş Başkanı şimdi 3 maç için koyduğu 900 TL lik bilet fiyatını örtmek için beşiktaşın emektarlarına dil uzatıyor.

‘Siz Olimpiyata gelmediniz. Ankara’ya gelmediniz Başakşehir’e gelmediniz TV’den izlediniz şimdi yine öyle yapın Tv’den izleyin

Tavsiyene uyacağız başkan

Ama

Dediklerini unutma

Bir gün önüne konabilir.

 

İktidarlar kadrolarıyla gelirler

Yazılar içinde tarafından yazıldı

apala20İktidarlar kadrolarıyla gelirler. Ve iktidarlar gelişlerinden sonra  kendi sosyetelerini yaratırlar.

Ne demek istediğimi şimdi anlamamış olabilirsiniz. Örneklerden sonra ne demek istediğimi anlayacak, ve siz de bana hak vereceksiniz.

1965’de 253 milletvekili ve tek başına iktidar olarak işbaşına gelen Süleyman Demirel statuko’nun devamlı oyuncularıyla devam etti. İşe yarar, çok başarılı olarak değerlendirilen bir çok milletvekilini bakan bile yapmadı. Onun yerine  Seyfi Öztürk, Talat Asal, Şinasi Altıner gibi silik isimlerle kabinesini oluşturdu ve hükümranlığını devam ettirdi.

Kendi sosyetesi konusunda tek fark Kemal Uzan‘dır.

Kemal Uzan müteahhid olarak devletten iş almak istiyor ama çemberin içine sızamıyordu. Sahibi olduğu yeni İstanbul gazetesinde ‘5000 masonun ismini açıklıyoruz’ diye bir seri yazı başlattı.

Korku salmaya yetmişti. İstanbul Emniyet Müdürü Muzaffer Çağlar gibi bazı bilinen isimlerin mason olduğu belgesini yayınladı. Tam sıra Süleyman Demirel‘e geliyordu ki; Afşin Elbistan Termik Santrali inşa ve ihalesi Kemal Uzan‘a verildi.

Yayın anında kesildi.

180 bin civarında trajı olan Yeni İstanbul gazetesi 6 ay içinde naylon gazete durumuna düşürüldü.

Hedef vurulmuştu.

Afşin – Elbistan Termik santralı ihalesini almakla kalmamış, İskenderun limanına inecek olan  makine ve aksamın santral bölgesine ulaştırılabilmesi için yolların yapım ve iyileştirme işini de Kemal Uzan’ın şirketi almıştı.

Bitti mi?

Hayır

1971 senesinde İzmir’de yapılacak Akdeniz oyunları için olimpiyat altyapısını oluşturacak tesislere ihtiyaç vardı. Onu da Kemal Uzan aldı. Hatta oyunların açılışına az bir süre kala Halkapınar stadında bir yangın çıkararak hükümeti köşeye sıkıştırıp ilave istihkak aldığı bile kulislerde konuşuluyordu.

Statükonun yatırımcı kadrosuna giren Uzanların Ak Parti iktidara gelinceye kadar rahatı yerinde idi. Çünkü Özal ve çevressine de girmeyi başarmıştı.

1982 seçimlerinden sonra iktidara gelen Turgut Özal bacanağı milletvekili terzisini danışman yapmanın yanında yeni bir sosyete oluşturdu. Eskilerden seçtikleri yanında Eska gibi yeni şirketler boy göstermeye başladı. Amerika’dan gelen prensler aracılığıyla yepyeni bir akım ortaya çıktı. İNŞAAT VE TAAHHÜT alanında da  Nurettin Çarmıklı, Es-Ka gibi yeni şirketler gündemimize girdi.

Özal ile birlikte isimleri unutulan bu şirketler Demirel’in cumhurbaşkanı olduğu dönemde unutulsalar da statuko’nun geleneksel mensupları sahnedeydi.

2002’de  Erdoğan’ın tek başına iktidara gelmesiyle birlikte  kendi sosyetesini yaratma konusunda acele etmedi.

Önce mevcut durumu bir gözlem yapma ihtiyacı duydu.

Sileceklerini zaten biliyordu. Uzan grubu, Doğan Grubu Dinç Bilgin

Uzanları bitirdi. Doğan grubunu istediği noktaya çekti. Dinç Bilgin ve Korkmaz Yiğit gibi isimlerin esamesi okunumaz oldu.

2004 ve sonrasında  yavaş yavaş kendi sosyetesini oluştururken, önüne çıkabilecek engelleri de görüyordu ve başta  darbelere imkan veren 35. madde değişikliği dahil operasyonel değişiklikleri birer birer  başardı.

Medyadaki oluşturulacak sosyete konussunda Ak Parti oldukça kararsızdı. Bir zamanlar amiral gemisi gibi görünen Yeni Şafak ve Albayrak’lardan Star grubunu kurarak ve  Yeni Şafaktaki yerleşenleri Mustafa Karaalioğlu , Mehmet Ocaktan ve Ahmet Kekeç gibi isimleri alarak merkezin değiştiği mesajını herkese verdi.

Mehmet Ocaktan ve Mustafa Karaalioğlu ve Yusuf Ziya Cömert 2014’te bir gece kararıyla kapı dışarı etti. Karaalioğlu NTV’de iş bul vurken Yusuf Ziya zor günler geçirdi.

Bunların içinde en karlısı Mehmet Ocaktan

Uygun zamanda  kendisini milletvekili yaptırdı ve bugün milletvekili emeklisi…

Şimdi

KARAR da buluştular. Muhalefet mi yapacaklar? yoksa ‘Ne olur bizi atmayın’ mı diyecekler göreceğiz.

Bu bilinenlerin dışında bir çok yeni yetme gazeteci ve yazar  diye önümüze konuldu. Sığlıklarını konuşurken, oturup kalkarken, her surette gösteren bu kişiler de gün gelip Ocaktan ve grubu gibi olmayacağını kimse söyleyemez.

Erdoğan ve ekibi bu noktada çok önemli bir hata yaptı.

SORMADAN ,SORGULAMADAN TABİ OLACAK  yeni yetmelerden  gazeteci ve yazar yetiştirmek yerine, yetişmiş, fikri olan, yol gösteren bir çok büyüğümüzü dinleseydi, uyarılarına kulak verseydi. Saylarını kimsenin bilmediği danışmanların arasına onları koysaydı daha iyi ederdi.  

Başa dönüyorum

İktidarlar kadrolarıyla gelirler ve kendi sosyetelerini oluştururlar.

Şimdiki sosyetemiz İmam-Hatipliler.

İnanmıyorsanız çevrenize bakın…

 

1

yukarı git