İstiklal Marşı’mızın TBMM birinci meclisinde kabul edilişinin sene-i devriyesinde vatan şairi Mehmet Akif Ersoy çeşitli yönleriyle ele alınıyor.
Herkes kendine göre;
Ya Mehmet Akif’in kişiliği,
Ya da İstiklal Marşı’nın Meclis’te kabulü üzerinden çeşitli anekdotlarla olayla bağını kurmaya çalışıyor.
Kimse daha önce içinde olduğu ittihat ve terakki partisi içindeki uyuşmazlıklardan, Akif’in oradan ayrılma gerekçelerinden, Mustafa Kemal ile bile neden fikir ayrılığına düştüğünden bahseden yok.
Akif’i vatanından uzaklarda Mısır’da fakir ve zillet içinde yaşamaya mecbur eden gerekçeler nelerdi?
Bunları da araştıran yok.
Bir İstanbul beyefendisi olarak doğan, büyüyen, babasının rahle-i tedrisinde çok iyi yetişen Mehmet Akif Ersoy, vatana kurulan tuzakların farkında olarak mutlaka bişeyler yapılması, bunun da mutlaka hemen yapılmasına olan inancı dolayısıyle umud ettiği her kapıyı çalmış bir Türk vatan evladı…
İttihat Terakki’ya katılmasını da ayrılmasını da bu çerçevede değerlendirmek gerektir.
Birinci dönem ilk mecliste milletvekili adayı gösterilen ve seçilen Akif, neden ikinci dönemde birinci dönemden bir çok milletvekili olmasına rağmen dışlanmıştır?
Kur’an-ı Kerim’in “Asrın idrakince İslamı söyletmeye yarayacak” çalışmalara başlaması teşvik edilirken, Neden daha sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından Elmalılı Hamdi Yazır ve Rifat Börekçi sahneye çıkarılmıştır.
Mustafa Kemal ve arkadaşları onu hicrete yollamak, veya hicrete mecbur etmek için neler yapmışlardır?
Veya soruyu şöyle soralım.
Mustafa Kemal ve arkadaşları İstiklal Marşı birinci Meclis’te ayakta alkışlanır ve kabul edilirken, bu marşın yazarını neden hicret etmek zorunda kalacak pozisyona sokmuş veya İstiklal Marşı şairinin çok sevdiği vatanından uzaklaşmasına neden göz yummuşlardır?
Aslında bütün bunlar akademik çalışmalara konu olabilecek başlı başına bağımsız konulardır.
Gerçek tarihimiz yazıldığında bu gerçekleri görme, bilme ve duyma şansımız olacaktır.
Sırtında hırkası yokken verilen ikramiyeyi kabul etmeyen o yüce insanı daha iyi anlayabilmek için bana göre; SAFAHAT’taki ASIM’a bakmak gerektir.
Mehmet Akif burada biraz da kendinden rivayetle hayalindeki Türk gençliğini resmetmişti.
Mehmet Akif İlim ve fenden uzaklaşmayan, mütedeyyin, dini ilimlerle de mücehhez bir Türk nesli hayali içindeydi.
Bunun için tek kanatlı eğitimi reddetmişti.
Akif, Türk insanının çok çalışmasını arzu etmişti.
Çalışkan, ilim ve fenni tahsil etmede mahir, İslami ilimlere de vakıf adaletli bir gençlik onun hayali
Bugün onu anlamak için ASIM bölümünü bir başka dikkat ve ferasetle okumak gerektir. Diye düşünüyorum.
Daha iyisi gerçek tarih yazıldığında…