. . . . . GAZETECİ – YAZAR

Monthly archive

Ağustos 2017

Tütün’ü kaybettik Üzüm’ü kaaybetmeyelim

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Çocukluğumda Tütün Borsası İzmir Gavur köyde açılırdı.

O Zamanlar İzmir, Manisa ve Akhisar ovası tütün  üretiminde bir numara…

Tütün üreticileri koçanlarını alıyor ve 12 ay süren yıla karşı tütünün üretimi 14 ay sürüyor.

Bir taraftan Tütünler kırılıp balyalanırken gelecek yılın fidanları da yetiştirilmeye başlıyordu. Tütün üreticisi 14 ayda bir sezonun tütünüyle meşgul oluyordu.

Tütünlerin paketlenmesi (adına balya denir) esnasında gözler tütün borsasına çevrilirdi.

Çoğu Amerikan olmak üzere Avusturya ve Almanya tütün şirketleri rekolteye ve tütünün kalitesine göre üreticiden tütün toplarlardı.

Piyasanın açılışı da İzmir’in Gavur köyünde (Bugünkü adı Demirci) yapılırdı.

Gavur köyünden yükselen tütün başfiyatı dalga dalga ovalara yayılır, ya hayal kırıklığı, ya da mutluluk getirirdi.

O yıllarda (60 – 70) tütün üretimi çok olduğu için İzmir’de de 50’yi aşkın tütün alıcısı şirket vardı.

Bu şirketler bazen üreticiyi baştan bağlardı.

Koçan vermek” denilen bu eylemde avans alabilirdiniz.

Ama;

Tütün’ü başkasına satamazdınız ve anlaştığınız tüccarın veya şirketin insafına terkedilmiş olurdunuz.

Çoğu üretici de böyle yapardı.

Buradan satın alına tütünlerle dünyanın dört bir yanında satılan ünlü sigaraların yapımı sürerdi.

Benim tütün üreticim Pall Mall, Marlboro gibi ünlü markaları içemezdi.

O Birinci diye bir sigara vardı.

Tekel’in mamul

O yıllarda hatıramda kalan fiyatı 70 kuruştu.

Biraz daha zengin hali vakti yerinde olanlar da Bafra içerlerdi.

Gelincik, Bahar, Yeni Harman, Maltepe ve Samsun o zamanların markalarıydı.

Garibim üreticimin üretttiği sigaralar dünyaya çok yüksek fiyattan sunulur ve satılırdı.

O Günlerde neden bu bölgede bu kadar tütün alıcısı şirket var. Tekel’in alımlarına rağmen diye çok düşünürdüm.

Bugün aklım eriyor ki bölgenin yetiştirdiği muhteşem tütünlerle en iyi sigaraları yapıp dünyaya satıyorlarmış.

Üreticinin kontrol ve koordine edilebilmesi için de varlık zarureti varmış.

Bugün

Yine Türk tütünü dünyanın en ünlü sigaralarının üretiminde kullanılıyor.

Ama;

Yanlış politikalar, eski iktidarlara dayatan küresel güçlerin tesiriyle tütün üreten kalmamış…

Tek tük izin alıp belgelerini Muhtar’a sonra da İlgili Tarım müdürlüklerine onaylatan üretici meşakkatine rağmen çok çile çektiği, hiç kazanamadığı Tütün üretimini terketmiş

Bugün rekoltelerde eski üretimlerin Yüzde 1’i kadar.

Yani Üretici bıkmış üretmiyor.

Yapanlar da çaresilikten katlanıyor .

Ama ;

Soru sordunmu burnundan soluyan boğa gibi mahzun ve kızgın.

Hepsi

Ülkenin Tarım politikalarının olmadığını, Tütün gibi stratejik bir ürün için ise hiç akıl yorulmadığını, teşviklerin olmadığı, adeta üretmenin zorlaştırıldığı bir dönemi resmediyor.

Ayni sorun Çekirdeksiz kuru Üzüm de de var.

Dünya’nın başka topraklarında yetişmeyen Sultaniye cinsi çekirdeksiz üzüm himayeye muhtaç.

Çaresizlikten Üzüm üretimine yönelen çiftçiler destek görmediklerinden bahsediyor.

Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü’ni ziyaret ettim.

1930 ylında kurulmuş enstitü 600 dönüm arazide deneme üretimleri yapıyor.

Bugün 1453 üzüm çeşidi geliştirmişler, 1900 çeşit arı ırk üretilebilir üzümlerin laboratuvar ve arazi çalışmasını tamamlamışlar.

Muhteşem birikim ve uygulama

Çiftçiye bu bilgilerin iletilmesi, çiftçinin bunu kendi arazisinde bilimsel metodlar ve denemelerin ışığında yapabilmesi için elde edilen datalar sadece İlçe Müdürlüklerine seminer ve konferans gibi aktarılıyor.

Bu da üreticinin bilimsel çalışmalara yakın olmasını engelliyor.

Enstitü asarak üzüm kurutma gibi muhteşem yöntemler geliştirmiş.

Çiftçiler hala yere serdikleri üzüm kurumadan yağmur yağmasın diye dua ediyor.

Çünkü yere serdiği üzümler bir yağmur yağması halinde emeklerini de önüne katıp silip süpürecek.

Üreticiyi bilimsel birikimlerden istifade eder hale getirmek, onu yönlendirmek, teşvik etmek, olabilecekleri sahada takip etmek gerek.

Üzüm üreticileri de bir zamanlar Tütün de olduğu gibi bir gün yok olacakları endişesi ve korkusu taşıyor.

Pamuk tarlaları, domates tarlalarının direkli bağa dönüştürüldüğü Manisa ovasında ki dünya’da eşi benzer olmayan sarı altın Üzüm’ü üreten çitçiler devletin teşvik edici, zorlayıcı, denetleyici ama mutlaka Üzüm’ün hakettiği değeri bulması için hakem olmasını arzu ediyorlar.

Son söz şu

Tütün’ü kaybettik. Bari Üzüm’ü kaybetmeyelim.

Kemal Kılıçdaroğlu Tutuklanırsa…

Yazılar içinde tarafından yazıldı

İz süren akıllı biri, Enis Beberoğlunun tutuklanmasına sebeb olan görüntüleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun temin etmiş ve vermiş olduğu gerçeğini artık kanıksadı.

STV’de yenilen yemek, bu yemekte Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte konuklardan biri olan eski Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve CHP genel başkan yardımcısı sıfatıyla Enis Berberoğlu olayın tam içinde…

Kemal Kılıçdaroğlunun ertesi gün görüntüleri izledim demeci iki şeyi akla getiriyor.

Bir Kılıçdarolu’na görüntüleri Ekrem Dumanlı izlettirdi. Sonra da bellek’i Kılıçdaroğlu’na teslim etti. Kılıçdaroğlu da Enis ile birlikte izlediği görüntüleri Can Dündar’a götürmesi için genel başkan yadımcısını görevlendirdi.

İki Kılıçdaroğlu kendisine verilen bellek’i Enis ile birlikte açtı, izledi ve gereği için karar verdi. Görüntüleri ulaştırması için Enis’ten ricacı oldu.

Bu tezlerden hangisi doğru olursa olsun Kemal Kılıçdaroğlu, kasetle kendisini Genel Başkan yapan makama şükran borcunu ödüyor.

Kaçamayacağı bir görevdi herhal…

Ama;

Enis Berberoğlu’nu yakmayabilirdi.

Görüntüleri bi şekilde Can Dündar’a ulaştırırdı.

Buna imkanı vardı.

Meselenin bu noktaya gelmesini hesap edemedi veya

Koruyucu meleklerinin kendisini burada da koruyacağını en azından çalışacağını sandı.

Enis’in tutuklanması Kemal Kılıçdaroğlu’nu delirtti.

Önce

Tutuklanmayacağına kendisini inandırdı.

Sonra tutuklanınca ve çaresiz kalınca filmin devamı için eyleme başladı. Ve Enis Berberoğlu’nun Kartal Cezaevine konması için bütün hukukçu vekillerini seferber etti.

Ertesi gün de zaten yürüyüş başladı.

Başlarına yıkacağız” tarzıyla başlayan yürüyüş beklenen veya hesap edilen etkiyi görmeyince tüm eski yoldaşlarını göreve çağırdı.

Hasta yatağından Ahmet Türkü bile kaldırdı.

Güvenli değil dediği ülkede tüm güvenliğini alarak provokasyonları bertaraf ederek yol güvenliğini yine emniyet güçleri sağladı.

Beklenen ilgi ve ses getirilemeyince kurban edilmeyi bekleyen koyun gibi akibetini beklemeye başladı.

Kılıçdaroğlu tutuklanır mı?

Bilemem

Yargının elinde yeter derecede delil varsa Enis’i mahkum ettiği gibi Kılıçdaroğlu’da mahkum edebilir hatta daha fazla

Çünkü

Burada azmettirme de var.

Eğer olursa;

Ana muhalefet Partisi lideri tutuklandı diye kimse tantana etmesin.

Kimse Batı’yı askeri veya başka dinamik güçleri göreve çağırmasın.

Çünkü

Bakkal Mehmet ağa suç işlediğinde cezasını çekiyorsa Kılıçdaroğlu da çekecek.

Kanun önünde eşitlik varsa

ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” cümlesinde “MÜLK” devlettir.

Bundan taviz olamaz.

Olursa devlete güven kalmaz.

Kayıt düşmek istedim.

İstanbul – İzmir Otoyolu

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Yeni yapılmakta olan İstanbul-İzmir Otoyolu bütün hızıyla sürüyor.

Konsorsiyuma dahil şirketler inşaat aşamasında iş bölümü yapmışlar.

Bazıları İstanbul – Bursa bazıları da Bursa – İzmir arasını paylaşmışlar.

Osmangazi köprüsü bu projenin gözbebeği

Mühendislik harikası.

Mimar Sinan’ın torunlarının ecdadına layık olduğunu gösteren çalışmalar.

Muhteşem zevk ve sürüş kalitesinde zirve yaptığınız yolculuklara imkan veren muhteşem eserler.

Türkün duyduğu aşağılık kompleksini silip süpüren kaymak yollar.

Nereye kadar?

Karacabey’e kadar çok rahat geldiğiniz otoyolun sonrası yok.

Bazı yerlerde inşaatın seyrini gözleyebiliyorsunuz.

O da İstanbul – Bursa arası gibi hızlı ve etkili gitmiyor.

Balıkesir – İzmir arası neredeyse yıllar sonra bitecekmiş gibi…

Bu da insanın aklına Osmangazi Köprüsü ve tünellerden şirketin hemen para toplamaya başlamasının cazibesine mi kapıldılar acaba ?

Sorusunu  akla getiriyor.

Mantıklı mı? Siz söyleyin.

TRAFİK MAKETLERİ

Yolda şimdi yeni moda oldu.

Trafik Polisi aracına benzer maketler yollara konulmuş.

Maket olduğu her halinden belli.

Caydırıcı tarafı da yok.

Olayın psikolojik boyutu ise daha ilginç…

Şimdi polsi aracını uzaktan da olsa gören bir sürücü emniyet kemeri takılı değilse hemen takmaya çalışıyor. Hızını hemen limitlere düşürüyor.

Bu maketlere aşina olan gözler bir süre sonra bu maketler dolayısıyle bu dikkati de terkedecekler, ve belki fayda sağlanması beklenen konu bir anda negatif etki yapacak.

Korkum bu?

Bu cümleden olarak son söyleyeceğim ise şu;

Ben sürati sevmem.

Kurallara da uyarım.

Ama

Kaymak gibi yolları yapıp, sonra da insanları 120 kilometre limite mahkum ederseniz Otomobillerin bu kadar geliştiği bir çağda insanları sevimsiz bir iş yapar duruma düşürürsünüz.

Hele hele süreyi saate bölerek ceza yazma yöntemi 1 Temmuz’da başlamışken…

Bu millete işkence olur.

Hız limitlerini yükseltin.

İsteyen ve arabasına güvenen kaymak gibi yolun tadını çıkarsın.

Sayın Bakan’a ve Başbakanlığı’na rağmen Ulaştırma Bakanlığını hiç terketmeyen Binali Yıldırm’a duyurumdur.

yukarı git