. . . . . GAZETECİ – YAZAR

Author

Abdurrahman Pala - page 3

Abdurrahman Pala has 97 articles published.

Benim oyum “evet”

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Sayılı günler kala gündem, 16 Nisan referandumu

Herkes farklı düşünüyor.

Haklı da

Çünkü insanlar yeteri kadar bilgili değil.

Yeteri kadar okumadı.

Yeteri kadar araştırmadı.

Sadece “Evet” ve “Hayır” diyeceklerini açıklayanlara göre pozisyon belirliyor.

Bir grup insan sadece Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı için “Hayır” demeye hazırlanıyor.

Bir başka grubumuz bağlantılı oldukları şer odakları istediği için “Hayır” demenin peşinde…

Devlet Bahçeli’nin asil duruşu ve geleceği görerek verdiği destekle mevzi kaybeden partisi içindeki muhalifler de “Hayır” demenin peşinde…

Sadece Recep Tayyip Erdoğan sevgisi için “Evet” diyeceğini söyleyen Halil amcam gibi binlerce insan var.

PKK ve terör örgütleri “Hayır” dediği için “Evet” diyecek olan milyonlar var.

Ben bunu sağlıksız buluyorum.

İktidarın da “Bak bunlar Hayır diyo sen onlardanmısın” tarzında politika inşa etmesi, propaganda süresi içinde uyguladığı taktiğini de doğru bulmuyorum.

Bana göre yapılması doğru olan İnsanlara bu referandum ile nelerin değişeceğini, bundan sonra insanımızı nasıl bir hayatın bekleyeceğini, ona onun anlayabileceği dille anlatmak gerekirdi.

1400 yılı aşkın bir kültürün izindeki insanlar Allahın emirlerini öne almalı ve önce Rabbimin “Adalet” emrettiğini hatırlamalıydı. Vatandaşlarına adil davranmalıydı.

Peygamberin 23 yıllık nübüvvet süresi içinde kurduğu islam devletinin inşasındaki incelikleri incelemeli. Savaşta ve barışta, hatta Medine içinde yaşayan musevi ve hrıstiyanlara karşı yönetme biçimini, onlarla yaptığı anlaşmaları hatta onların mescidinde ibadet etmelerine bile hoşgörü gösterecek tarzını hatırlamalıydı.

700 yılı aşkın süre hüküm süren ecdadımızın içerdeki ve dışardaki düşmanlara karşı tavır ve tarzını ilke edinmeli, (İçinden iyi örnekleri alarak) onun izinden gitmeliydi.

Bu mesajlardan anlaması gereken kişiler umarım nasibini alır.

Şimdi;

Ben ne yapıyorum.

Önce TBMM’deki çalışmaları yakından takip ettim.

Nelerin değişeceğini inceledim.

15 yıla yaklaşan Ak Parti iktidarının uygulamalarını, yeni sistemle uyarlamaya çalıştım.

Ve “EVET” diyeceğim.

Recep Tayyip Erdoğan’a aşık olduğum, onu çok sevdiğim, düşmanlara bakarak pozisyon belirlediğim için değil…

Ülkenin geleceği ve bu sistemin daha doğru olduğuna inandığım için

Herkesi akl-ı selime çağırıyorum.

İhmal ettiğimiz şey İslam ahlakı

Yazılar içinde tarafından yazıldı

İslam dininin amacı “İYİ İNSAN” yetiştirmektir.

Şimdi bu nereden çıktı diyorsunuz biliyorum.

Bakın çevrenize siz de bana hak vereceksiniz.

Kişi Namaz kılıyor hem de imamın arkasında

Ama;

Camiden çıkıp mümin kardeşi hakkında gıybet ediyor.

Peygamberinin

MÜMİN KARDEŞLERİNİZİN AYIPLARINI ÖRTMEDE GECE GİBİ OLUN”

emrini unutarak…

Kişi namazını kılıyor, dükkanına dönüyor terazisi tam değil. Malların iyilerini üste kötülerini önüne koyuyor. Satın almaya geldiğinizde üstten bi tane alıyor gerisini önünden dolduruyor. Sattığı pirince taş, nohuta fasulyeye kötü ürün karıştırıyor.

Peygamberinin

SİZDEN BİRİNİZ KENDİSİ İÇİN İSTEDİĞİNİ MÜMİN KARDEŞİ İÇİN DE İSTEMEDİKÇE GERÇEK MÜMİN OLAMAZ”

emrini gözardı ederek…

Mesaisini devlete veya bir müteşebbise satan kişi olmasına rağmen işten kaytarmak için doktordan sahte rapor alarak, veya bahane ile işvereninin işlerini yüzüstü bırakıp keyfine bakabiliyor.

Rabbimizin

HUZURUMA KUL HAKKI İLE GELMEYİN”

emrini kulak arkası ederek…

ÇALIŞTIRDIĞINIZ KİŞİNİN TERİ KURUMADAN ÜCRETİNİ VERİN”

emrini veren Peygamberin ümmeti olduğunu söyleyen dindar kardeşim ise işçisine aylarca maaş vermiyor. Ardından da piyasa şartları bahanesini sunuyor.

Bakın çevrenize

Bu gibi örnekler o kadar çok ki.

Efendiler

İslam dini Camiye hapsedilecek bir din değildir.

Yüce dinimiz insanın yaşama biçimini planlayan bir ilkeler manzumesidir.

Onu bize tebliğ eden Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem ise yaşayan örneğidir. Onun hayatını okuyun, nasıl yaşamış bakın, örnek alın kendisini…

O resul bizlere

BEN GÜZEL AHLAK’I TAMAMLAMAK İÇİN GÖNDERİLDİM”

buyurarak varlığının gerekçesini insanlara ahlaklı olmayı, örnek olmayı hedeflemiştir.

Veda Hutbesi’ni her müslümanın içine sindire sindire okuması ve hazmetmesi lazımdır.

Resulullahın orada insanlara ayrı Müslümanlara ayrı hitapları vardır.

O tavsiyeler ki bugün kurtuluşumuzun anahtarıdır.

Hüseyin Atay hoca’nın tabiriyle

İslam tarafgirlik yapmadan gerçeği ve dürüstlüğü esas alır. Bu da İslam kelimesinin öz manasıdır.
Dürüstlükte birleşen kimseler diğer konularda daha kolay anlaşabilir. Dürüstlüğü esas alan kimse, kişisel, bölgesel, toplumsal çıkarlardan sıyrılarak evrensel doğrulara yönelir. İslam’ın iyi insan projesinin anlamı budur. Buna en çok muhtaç olanlar bugünkü müslümanlardır. Çünkü müslüman milletler hem kendi idarecilerinin, hem de başkalarının kişisel ve insanlık dışı çıkarlarının altında ezilmektedir.”

Onun için Müslüman aklını başına toplamalı, İslam dininin hayatın her yerinde ona yön veren, emir ve yasaklarıyla onu iyi insan yapmayı hedefleyen rabbimizin nizamının adı olduğunu unutmamalıdır.

Batılılar “Türk” deyince Müslüman’ı “Müslüman” deyince de Türk’ü anlar.

Ben de diyorum ki;

EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN”

Allah’ın emri ADALET… Herkes için

Yazılar içinde tarafından yazıldı

 

Cuma Hutbeleri 2009 dan beri tek merkezden hazırlanıyor.

Ya Diyanet İşleriBaşkanlığı ya da Müftülüklerin kurduğu Hutbe Komisyonları’nda görüşülen, onaylanan Hutbe örnekleri Diyanet’in ilgili Kuruluna sunuluyor. Burada onaaylanan Hutbe’ler Diyanetin sitesinden İmamlara ulaştırılıyor ve İmamlar bu hutbeleri okuyor.

İyi veya kötü diyenleriniz olabilir.

Ben Araf’tayım.

Hazır Hutbe imamların yan gelip yatmasına sebeb oluyor.

İmam efendi hiç değilse Cuma hutbesi için biraz kitap karıştırıyor ve hazırlık yapıyordu.

Biraz da olsa okuyordu. Bilgilerini yeniliyordu.

Şimdi ise internette Hutbe hazır

Biraz tembelliğe sebeb oldu mu acaba?

Bu meselenin başlangıcında çok yanlışlar da yapıldı. Bir çok Camide Diyanet’in Hutbesini okumayan Hatip’ler kovuşturmaya tabi tutuldu. Hatta Maltepe’de tanıdığım bildiğim bir Cihat Hoca vardı. Vaktim olduğunda sadece Hutbesini dinlemek için Maltepe’ye giderdim. Dersine çok iyi çalışırdı. Çok da güzel hatipti.

Diyanet’in hutbesini okumuyor diye Diyanet buraya iki müftüden oluşan bir komisyon gönderdi. Komisyon Cihat hoca’nın Diyanet’in hubesini okumadığını kayıt altına aldılar ve bağlı olduğu müftülük aracılığıyla Cihat hoca’yı sorguladılar ve kendisine ceza verdiler.

Cihat hoca da emekliliğini istemek zorunda kaldı.

2010 senesinde bu hutbelerden birini hazırlayan ve hutbesi tüm Türkiye’de okunan bendeniz Fakir yine de imam hatiplere serbestlik verilmesinden ve onların kendilerini geliştirmesinden yanayım.

Bu mesele nereden çıktı dediğiniz duyar gibiyim.

Şuradan

Bu hafta Cuma hıtbesinde şunlar okundu.

Müslüman, eliyle, diliyle, kalbiyle, bütün varlığıyla kötülüğün her türlüsünün karşısında dimdik durabilen kimsedir.

Günümüzde iyilik, insanlığın gündeminde kötülük kadar yer almıyor.

Mümin, hayatını iyiliğe adayan ve iyiliklerle anlamlandıran kişidir.

İnsanoğlu; heva ve hevesleri, hırs ve ihtiraslarıuğruna vicdan, adalet, hakkaniyet ve merhametini hızla kaybediyor.

Kendisinden başkasına iyiliği dokunmayan bir varlık haline dönüşüyor.

Asıl iyiliğin başkalarına yapılan iyilik olduğunu unutuyor.

Böylesi bir dünyada iyiliği hâkim kılmak, kötülüğe engel olmak idealine sahip biz müminlere çok önemli vazifeler düşüyor.

Durum ve şartlar ne olursa olsun bizler, bu dünyada hala iyi insanların olduğu inancını yaşatmalıyız.

Kötülüğün iyiliği mağlup etmesine asla göz yummamalıyız.

Unutmamalıyız ki; dünya ve ahiret mutluluğu, iyiliğe hizmet etmekten, kötülüğe set çekmekten geçer.”

Güzel şeyler, iyi tavsiyeler.

Ama

Neden

Bu Hutbe’yi okuyan Diyanet HUTBE komisyonu her Hutbe’nin hıtamında okunan Kur’an ayetlerini gündeme almaz.

O ayetler “ALLAH SİZE ADALETLİ OLMAYI, İHSAN’I YAKIN AKRABAYA YARDIM ETMEYİ VE KÖTÜLÜKLERDEN SAKINMAYI EMREDER” mealindedir.

Yani ilk emir “ADALETLİ OLMAK”tır

Evet

ADALET

Herkesten herkes için

Başta da yöneticiler

 

Hüseyin Kocabıyık ne yapmak istiyor?

Yazılar içinde tarafından yazıldı

İçimizdeki Hollandalılar” a gün doğdu.

Ak Parti milletvekili (eski Anap genel başkanı Erkan Mumcu’nun danışmanı) Hüseyin Kocabıyık Tv ekranında

-Bu hadiseler “evet” oylarını 2 puan artırdı, katkı yaptı. deyiverdi.

Hemen malum gazeteler (Hadi adını yazayım Sözcü) demeci manşete çıkardı.

Operasyonun bir başkasını uygulamaya koydu.

Yıllardır “Mağdur Edebiyatı” diyerek gizlemek isredikleri Tayyip Erdoğan mağlubiyetlerini izafe edebilecekleri yeni bir malzeme buldular.

Şimdi;

Şuradan başlayalım.

Bu olay Türk’ün ve kendisini Türl hissedenlerin Titreyip kendi özbenliğine dönmesine katkısı olmuş olabilir.

Ben de olduğu kaanatindeyim

Ama;

Ortada böyle bilimsel bir araştırma ve verileri yokken bunu söylemek bence doğru bir eylem değil.

Bu düşmana mermi vermektir.

En azından Sözcü’nün bir gününü kurtarmaktır.

Doğru bulmuyorum.

Söyleyen Hüseyin Kocabıyık olunca da kafamda soru işaretleri yok değil.

Hüseyin Kocabıyık’ı Erkan Mumcu’nun danışmanlığına hangi irade getirdi?

Hüseyin Kocabıyık çok iyi yetişmiş bir Türk siyasetçisi idiyse Ak Parti 3 seçim dönemini neden ondan istifade etmeyi düşünmeden geçirdi?

Hüseyin Kocabıyık’ı son seçimlerde aday gösteren ve adaylığını kabul edenlerin bunu hangi ruh haleti içinde bunu yaptı biliyormuyuz?

Hüseyin Kocabıyık 15 Temmuz gecesi birden sahne aldı, iyi yerlerde de göründü. HDP’lilere söylediği gibi “Demokrasi iklimi”nde şimdi niye çok görünmüyor?

Daha fazla uzatmayacağım.

Vatan millet yolunda hizmette bir gömlek fazla eskiten büyüklere saygı duymayı büyüklerimden öğrendim.

O büyüklerin içinde saydığım Hüseyin Kocabıyık’ın böyle bir hata yapacağı da düşünmüyorum.

İşte o zaman aklıma soru sormak geliyor.

Neden?

Neden böyle bir laf etti de Sözcü’ye manşet oldu.

Almanya, Avusturya ve Hollanda’da yaşanan bu krizleri biz çıkarmadık.

Bu krizlerin müsebbibi de biz değiliz.

Bu olaylar Evet oylarını 2 puan artırdıysa bundan ben memnun olurum.

Hüseyin Kocabıyık da memnun olmalı.

Bilmem anlatabildim mi?

Ehl-i Salip kaybedecek

Yazılar içinde tarafından yazıldı

16 Nisan yaklaşırken saflar belli olmaya başladı.

Hem içerde hem de dışarda

Dışarda bütün kaçak teröristlere kucak açan başta Almanya olmak üzere Ehl-i Salip son kozlarını oynuyor. Bunu yaparken de pervasızca yıllardır savundukları değerlerin aksine hareket ediyor.

AB standartları diye yıllardır önümüze koydukları değerleri kendi çıkarları söz konusu olduğunda bir kalemde silip attılar ve gerçek yüzlerini dünyaya gösterdiler.

Hele hele kadın bakanımız Fatma Betül Sayan Kaya’ya reva görülen muamele kabul edilebilir, karşılanabilir, izah edilebilir gibi değildir. Kadın bakanın 30 metre mesafeden Türk toprağı kabul edilen Büyükelçiliğe ulaşmasını engellediler. Malahatgüzar dahil, korumalar gözaltına alındı ve bir polis nezaretinde Hollanda sınırına çıkarıldı ve orada sınır karakolunda 6 saat bekletildi.

Bu, medeni ve özgürlükler ülkesi denilen hiç bir yerde vuku bulması mümkün değildir.

Sonuçlara gelmeden önce içimizdekiler için bişeyler söylemek isterim.

CHP’ye genel başkan adayı olan Yalova Milletvekili vatandaş Muharrem İnce TV ekranlarında

Esed ben seçime gidiyorum. Türkiye’de de 3 milyonu aşkın vatandaşım var. Onlara propaganda için izin istiyorum” dese ne yapardık. Diyebildi.

Onları ve onun gibileri Allah’a havale ediyorum.

Şimdi gelelim gerçeklere…

Ehl-i Salip 20 yüzyılın başında kurduğu kumpasla Almanlarla Osmanlı’yı aynı safta yer aldırdı.

Sonradan adları değiştirilen iki alman zırhlısının Rusya varoşlarını bombalamasıyla Osmanlı’yı yönetenler daha ne olduğunu anlamadan kendilerini savaşın tarafı ve Osmanlı ile müttefik buldular.

Yetmedi.

Osmanlı ordularını Alman komutanlar idare ediyordu.

Osmanlı’nın tarihinde olmayan yaşanmayan bir realite

O yüzden bir çok cephede Türk ordusu beklenmedik kayıplar veriyordu.

Allahın yardımı Türk komutanların feraseti ve şehit analarının duası olmasaydı. Türk adını tarihe gömmek için her türlü plan fazlasıyla yapılmıştı.

Çanakkale’yi geçilmez yapan irade ve ummadıkları kayıplar ehl-i Salip’i şaşırttı. Ve yıkımı içerden başlattılar.

İçerdeki yöneticilerin içine soktukları nifak tohumları ve maşaları vasıtasıyla operasyomlarını sürdürdüler.

Sonuç;

Kurtuluş savaşı sırasında anadolu toprağına rezaletler yağdıran Yunanlıları İzmir’de denize döktük.

Yani Galiptik.

Ama

Masaya İngilizlerle oturduk.

Burnumuzun dibindeki adaları Yunanistan’a bıraktık.

İngiltere istediği için geleneklerimizden, kültürümüzden ve alışkanlıklarımızdan vazgeçtik.

Lordlar kamarasında İngiliz başbakanının dediği gibi Türkiye’nin Ehl-i Salip’in izinde yürüyecek kişiler yönetimde olacaktı.

Yakın zamana kadar da bu proje başarılı oldu.

Dört bir yanından çekiştirilen gelin gibi hep “ AVRUPA NE DER” penceresinden olaylara bakar olduk.

Bir de “AVRUPA EKONOMİK TOPLULUĞU” na üye olabilmek için göbeğimiz çatlatıyorduk

Şimdi;

Avrupa’nın gördüğü Pazar olan Türkiye ellerinden ve denetimlerinden kaçıyor.

İkisinden de vazgeçemezler

Hazımsızlıkları ve çırpınışları bundan

Bu olaylar Türklerin kendisine gelmesine ve olayları enine boyuna düşünmesi için fırsat olur.

Başta PKK olmak üzere bütün terör örgütleri

Başta Almanya ve İngiltere olmak üzere Terörün bütün hamileri

Türkiye’nin ellerinden kaçıp gitmesine, benliğine dönmesine razı değiller.

Onun için

Millet olmak için

Ehl-i Salip’e galip gelmek için

Geleceği inşa etmek için

EVET

16 Nisan bunun için çok önemli

Çünkü

Ehl-i Salip keybedecek.

Bu hareketler şık mı?

Yazılar içinde tarafından yazıldı

 

Annemi görmek için Manisa’ya gitmiştim.

Malum bendeniz Manisa’lıyım.

Salı günü geldiğim Manisa Saruhanlı ilçesi Adiloba köyünde sabah internette gezinirken Haber ajanslarının gündemlerine göz attım ve 24 Şubat Cuma günü sayın Cumhurbaşkanının Manisa programını görünce dönüşümü erteledim.

Cuma günü geldi.

Sabah Manisa’ya geldim. Hazırlıklar yapılıyordu. Cumhuriyet Meydanından Hatuniye Camii’ne kadar bütün sokaklar kapatılmıştı.

Basın kartını göstererek noktadan geçip Hatuniye Camii’ne geldim.

Namazı Sayın Cumhurbaşkanı ile aynı kubbenin altında eda ettim.

Namaz sonrası miting alanına doğru yürüdüm.

Birkaç kontrol noktasından sonra girişe ulaştığımda beni bekleyen büyük bir sürpriz vardı.

Rezervasyon yaptıran gazeteciler listesinde adım yoktu. Doalyısıyle Cumhurbaşkanının Manisa toplu açılış törenini gazeteci kimliğim ile izleyemezdim.

Çaresiz milletin arasına karıştık ve etkinliği izledik. Siz de ekranlarda izlediniz.

Günle ilgili notlarımın ilki Basın kartı ile ilgili…

Başbakanlığın verdiği Sarı Basın Kartı, Sürekli Basın Kartı veya Basın Şeref Kartı bu iktidarın hükümetlerinin ortalarına kadar geçiyordu.

2010 yılından sonra akreditasyon modası çıkardılar.

İstediklerine akreditasyon yapıyorlar istemediklerine kapı duvar.

Bir etkinliği izleyecekseniz Basın Yayına müracaat ediyorsunuz.

Onlar sizin akredite olup olamayacağınıza karar veriyor, ve istedikleri kişileri akredite ediyor istemediklerini etmiyor.

Biz bunu büyük şehirde yaşıyoruz. Alıştık da

Ama Manisa’da da böyle bir tablonun karşımıza çıkacağı aklımıza gelmedi.

Efendim

Manisa valiliği nezdinde akreditasyon talep formu çıkarılmış, akredite olması kabul edilenlere kart çıkarılmış, kart çıkarılmayanlar da benim gibi kapıdan geri çevrildi.

Bunu bizzat gördüm ve yaşadım.

Bölgedeki gazeteciler belki bir kaç yıl sonra şehirlerinde bir Cumhurbaşkanı görecekler. Bu anı hiç bir gazeteci kaçırmak istemez. Ama siz diyorsunuz ki “Sen izlersin” sen izleyemezsin

Söyleyeceğim bununla sınırlı değil.

Cumhurbaşkanı’nı Cuma namazını eda etmek için Camiye bir koruma ordusu taşıyor.

Cumhurbaşkanı geç kaldığı için ezan okunduktan sonra Yasin okunmaya başlıyor, Cumhurbaşkanı gelince Yasin kıraati yarım bırakılarak kesiliyor. Camideki cemaat 20 dakika süreyle bekletiliyor.

Garibim ihtiyar amcalar Cuma için geldikleri Cami kapısında donlarına kadar aranıyor.

Cami civarındaki esnaf yollar kapatıldığı ve geçiş verilmediği için satış yapamıyor, kan ağlıyor. Esnafla güvenlikçiler arasında sık sık tartışmalar yaşanıyor.

Hatta bazı esnafın

-Söyleseydiniz biz bugün dükkan açmasaydık. Bunca yemeği kime yedirecem

dediğine şahit oldum.

Ankara’dan gelen ekipler, Manisa ve İzmir’den gelen polsiler ve özel harekatçılarla Manisa programı için 2200 devlet memuru görev yapmış.

Bunlara İlin belediye zabıta amir ve memurlarıyla Trafik polislerini katmıyorum.

22 adet Cumhurbaşkanlığı aracı 2 kilometre taşıdığı Cumhurbaşkanı’nın helikopterle ayrılmasının ardından Ankara’ya doğru yola çıktı.

Bendeniz Özal ve Demirel ile de çok devlet törenlerine katıldım. İkisinin de ilin valisinin aracından istifade ettiğine çok şahit oldum.

Şimdi siz söyleyin.

Bu tavır şık mı?

Dinimizin “İsraf etmeyin” emrini televizyon spotlarına bile koyan bu hükümet ve Cumhurbaşkanı kendi bütçelerinde neden bu kadar israfçı?

Güvenlik tamam

Ama 70 yaşını aşmış ayakta bile zor duran hacı dayıya bunca eziyet layık mı?

Söz başına gelince “Millet” diyoruz.

Millete neden güvenmiyoruz?

Manisa özelinde ziyaretin canlılık getirmesi beklenirken başta trafik olmak üzere esnafın işini, düzenini yok etmek, ne kadar adil?

Sormak istedim.

Çünkü inanıyorum ki;

ALLAH’ da soracak.

 

 

Kimlik değiştirme rezaleti

Yazılar içinde tarafından yazıldı

 

Devlet karar verdi.

Bir yıl da pilot bölge seçtiği bölgede uygulamanın aksayan yönlerini tespit etti.

Başladı yeni kimlikleri dağıtmaya

Dağıtmak dediysem ilan etti dağıtacağım diye…

Gel gör ki işlem facia

İşlem için randevu almanız gerekiyor.

İnternet sitesinden sonuç alamıyorsunuz.

Boş günleri gösteriyor site

Ama

Seçtiğinizde “boş yer yok” diyor.

Efendim site yapım aşamasındaymış, sorunları varmış.

Bunu benim aradığım 199 daki vatandaş müracaat memuru söylüyor.

Site arızalı ise neden işleme başlamama izin veriyor?

Site arızalı ise başına bir uyarı konur. Nerede uyarı?

199 aradı iseniz şatafatlı bir ifadeden sonra memur sana diyor ki

Yer yok. Bir ay sonrası için ise randevu veremiyoruz.

Böyle rezalet olmaz.

Ehliyet için 4 ay sonrasına randevu alınabiliyor.

Halbuki ikisi de aynı bakanlığa bağlı genel müdürlük.

Şu işi yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarını da kabul etmiyorlar.

2 milyon talebe karşılık 750 bin hazırlık yapılmış.Bunun sıkıntısını millete çektiriyorlar. Açık açık doğruyu da söylemiyorlar.

Recep Tayyip Erdoğan devleti dönüştürmekten bahsediyor ya

Bu zihniyetle başaramaz.

Son bilgi

Kimlik değiştirmekte acele etmeyiniz

Beyler işleri yoluna koyuncaya kadar eski kimlikler geçerli

Başaramayacaksınız !

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Bu sözü hatırlayacaksınız.

Sayın Cumhurbaşkanı Külliye’de yapılan bir toplantıda söylemişti

En çok sevdiğim

BİZİ BÖLEMEYECEKSİNİZ

EZANLARI SUSTURAMAYACAKSINIZ

Sedalarını duyunca hüngür hüngür ağlamıştım.

Rabbim yardım etti bugünleri gördük.

Daha güzel günler görmek için ise çalışmak lazım.İhlas lazım. Doğruluk ve adalet lazım.

Bunları neden söyleme ihtiyacı duydum.

Şunun için

Fakirin internet sitesi yani okumakta olduğunuz www.abdurrahmanpala.com üçüncü defa siber saldırıya uğradı.

Siteyi yerle bir eden bilgisayar korsanları onun yerine hakaret ve küfür içeren yazılar ve resimler koyup gidiyorlar.

Bana bol bol küfür ediyorlar.

Ölümle tehdit ediyorlar.

En son olaydaki not

“TRAFİK KAZASINA KURBAN GİDERSİN. B.K YOLUNA GİTTİ NİYAZİ DERLER”

idi.

Saldırıların zamanı da enteresan

Birinci saldırı  “HAK İLE BATIL’IN SAVAŞI” yazımızdan

İkinci saldırı “CUMHURBAŞKANI SIKI KORUNMALIDIR”

üçüncü saldırı da “O HAİNLERİ TESLİM ETMEYECEKLER”

yazımızın arkasından yapıldı.

Biz biliyoruz yapanların kimin uşağı olduğunu

Fetöcü alçaklar.

üçüncü defa saldırıya uğrasak da daha fazla da olsa biz doğruları söylemeye devam edeceğiz.

Siz de saldırmaya devam edeceksiniz.

Çünkü sizin karakteriniz o

Sözle, fikirle karşısına çıkamadığınız yerde mafyavari usullerle saldırıyorsunuz.

Biz

“HER FİRAVUNUN BİR MUSA’SI VARDIR”

söylemine inanan iman eden bir kişiyiz.

Kıyamete kadar da Hak ile batıl’ın savaşı süreceğine göre  ürümeye devam edin.

Biz Peygamberimiz (S.A.V.)nin “LA TAHZEN İNNALLAHE MEANA”

müjdesini almış kişileriz.

Ama

Ne yaparsanız yapın.

Teknolojinin tüm imkanlarını da kullansanız.

Biz bildiğimiz doğruları söylemekten vazgeçmeyeceğiz.

Bunu da böyle bilin.

 

 

 

 

O hainleri teslim etmeyecekler !

Yazılar içinde tarafından yazıldı

 

Herkes Yunanistan’a (Dedeağaç) kaçan ve en sonunda Türkiye’ye teslim edilmeyeceği mahkeme kararıyla ilan edilen 8 FETÖ’cü askeri konuşuyor.

Biz onların teslim edilmeyeceğini ilk günden beri söyledik.

Neye rağmen

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Yunanistan Başbakanı Cipras’ın söz vermesine rağmen.

Teslim etmeyecekler

Çünkü onlar o hainler o gece garantilerini aldı.

Türkiye’ye girişi görünüp çıkışı görünmeyen Graham Fuller’in Dedeağaç’a götürülmesi karşılığı….

Nereden mi uyduruyorum

Şunları kendinize sorun.

Kaçmaya niyetli askerler kaybettikleri anladıkları zaman helikoptere daha fazla kişiyi bindirebilirlerdi.

Neden bindirmediler?

İkinci helikopter indiği Riva ormanlarında sorun çıkarma ihtimali olanları bıraktı. Orada kurulan şurada neden bazıları “Bizim bişeyden haberimiz yok” diyor?

Olan şu;

Büyükada’daki Splendid Otel’de konaklayan 21 şüpheli kişilerden birisi Graham Fuller’dı.

Otel kayıtlarında adı görünmeyen bu kişi başkası üzerine kayıtlı ikinci odada kalıyordu.

Darbe girişimi başarısız olunca en önemli görev Fuller’ı ülke dışına çıkarmaktı.

Bu görevi de az miktarda hain biliyordu.

Riva ormanlarına inen helikopterdekiler kendi aralarında konuşurken, işi bilenler kalktı ve Yunanistan’a vardı.

Fullar’ı kaçırmayı kabul edenler zaten eyleme geçmeden önce korunacaklarının garantisini almışlardı.

Onun için korunuyorlar.

Onun için Türkiye diplomatik ne yaparsa yapsın iade edilmeyecekler.

Ak Parti Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz meselenin üzerine gitti.

Suç duyurusunda bulundu.

Basın ilk günlerde meselenin üzerine düşmüşken, sonraki günlerde yandaş dedikleri basın bile olayı tavsattı.

Neden?

Çünkü;

Fuller elden kaçmış, yapacak bişey de kalmamıştı.

Fuller’in FETÖ’nün ABD’deki hamisi ve baştan beri beraber çalıştığı kişi finaldeki başarıyı İstanbul’da takip edecek ve belki de “BİZİM ÇOCUKLAR YİNE BAŞARDI” diyecekti.

Diyemediler.

Ama

Cumhurbaşkanı Erdoğan için 3 ayrı senaryo ve hazırlık yapan zihniyyet kaçış için de planını otele girdiği gün yapmıştı.

El özet;

Hain askerlerin verilebileceği ihtimalini hiç düşünmeyin.

Bu Haç ile Hilal’in savaşıdır.

Bakalım kazanabilecekmiyiz.

Kazanırsak da sanmayın kahraman biziz.

Allahı’ın yardımı olmasa yaprak bile yere düşemez.

Bir dipnot

Oteldeki 2 oda Henry Barkey üzerine kayıtlı

Barkey, CIA için çalışan ve doktorasını Pensilvanya Üniversitesi’nde yapan kişi.

Örgütün Ortadoğu uzmanı ve ılımlı İslam teorisyeniydi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nda görev yaptı.

Türkiye‘nin Kürt Meselesi” isimli eserini, CIA’nın Ortadoğu uzmanı Graham Fuller ile birlikte kaleme aldı.

Eşi Elen Barkey CIA’nın üst düzey yetkilisiydi.

Kar ve buz

Yazılar içinde tarafından yazıldı

Allahın Rahmeti,bereketi, selamı üzerinize olsun.

Bir süredir. zorunlu görev gereği İstanbul dışındaydım.

Görev ise, Resülü zişan efendimizin “CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR” sözüne uyarak anamın evini tamir ettirmekti.

48 yıl önce ayrıldığım köyüme gittim.

Sadece duvarlarını koruduğum 80 yıllık kerpiç evi yeniden yaşanabilir hale getirme için mücadele ettim.

Duvaralarına sıva ve boya, tavanına asma tavan, tabanına laminat parke yaptırdım.

Odasının içine tuvalet ve banyo inşa ettirdim.

Anacığım çok mutlu oldu.

Bana sadece bu bile yeter.

Bir gün daha, daha yaşanabilir bir ortamda anacığımı mutlu edebilirsem kendimi bahtiyar addeceğim.

Esnaf kalmamış.

İşbilen adam kalmamış.

Bunu bu vesile ile bir daha gördüm.

Herkes sizin paranızı nasıl alabileceğinin formülünü çok iyi biliyor ama gereğini yapma zorunluğunu nedense duymuyor.

Bu da neslimizin defosu olarak önümüzde durmakta

Neyse

İstanbul’a dönerken Balıkesir yolunda kar ile muhatap oldum.

İstanbula ulaştım Elhamdulillah.

Ama;

Cuma günü başlayan kar İstanbulu esir aldı.

Bugün Çarşamba hala kar hayatımızı etkiliyor. Cuma gününe kadar sürecekmiş sonrası erime ve sulu kar ile sürecek.

Böyle bir kar yağışını 1987 yılında yaşamıştım.

O zaman İstanbul’da Emirgan’da oturmaktaydım.

Bir hafta boyunca düzenli olarak işe gidemedim. Hayatı etkilemek nedir? O zaman yaşamıştım.

Bu defa da kar işime yürüyerek gidip gelmeme rağmen beni bile etkiledi.

Bu kar da hemen hemen hergün bir defa düştüm.

Kar ile ilgili bir kaç bilgiyi paylaşalım.

Kur’an-ı Kerim de Kar (SELC) olarak geçmemektedir.

Ehl-i sünnet iyikadları ve açıklamalarına göre;

Kar ile dolu birbirinin ikizleri gibidir. Bunun için ilk muhataplar tarafından çok daha iyi bilinen DOLUnun zikredilmesiyle iktifa edilmiş ve KARA da bunun zımnında işaret edilmiştir.

Kar, küçük buz parçacıklarının bir araya gelmesinden oluşur. Havanın çok soğuk olduğu durumlarda havada bulunan su donarak kara dönüşür. Küçük, yumuşak, altıgen şekilli buz kristalleri kar olarak yeryüzüne yağar.”

Kar ile ilgili şuna dikkat buyurunuz

Günlerce milyonlarca kar kristalleri gökten yere doğru doğaya hayat vermek için bir yolculuğa çıkıyor ve bu yolculuk sırasında milyonlarca altıgen kar kristalleri bir birine çarpmadan toprağa ulaşıyor.

Allahu ekber.

Bu bile Cenab-ı Hakk’ın azametini anlatmaya yeter.

Bu kar yığınları hayatınızı zorlaştırıyor olabilir.

Sakın şikayetçi olmayın.

Bu kar yığınları,

Toprağın suya doymasına,

Yaz aylarında su aradığınızda barajlarda bulmanıza,

Traş olabiilmenize,

Duş alabilmenize,

Dişlerinizi fırçalamanıza,

hizmet edecektir.

Onun içindirki; Kar dolayısıyle yaşayabileceğiniz sıkıntıların da size mutluluk vermesini diliyorum.

Son sözüm şu;

Resülü zişan efendimiz

Allah’ım! Günahlarımı kar ve dolu suyu ile yıka…”

diye dua buyurmuştu.

Rabbim sizin de günahlarınızı resülün duası gibi yıkasın.

Allah’a emanet olun.

 

 

 

yukarı git