ERDOĞAN’I RABBİM KORUSUN

Yazılar içinde tarafından yazıldı

 

Son sözü baştan söyleyeyim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yalnız ve bahtsız biri.

Beraber yola çıktığı arkadaşlarından yedi en büyük kazığı…

20000 krizine soktukları, 28 Şubat süreciyle çizgilerini ve demografisini değiştirmeye başladıkları  Türkiye’de, egemen güçler istediklerini yapamayınca, yeni bir parti kurup kendi dinamik güçlerini oraya sevkedemeyince Erdoğan ve arkadaşlarına mahkum oldular.

Çaresiz onunla yeni bir birlikteliğe de razı oldular.

Tek başına Ak Parti iktidarında Amerikan dinamik güçlerinin etkisi çoktur.

Öyle de oldu.

Seçimler yapıldı ve  iktidarı onun yol arkadaşlarından Abdullah Gül’e teslim ettiler.

Başka bir şairin yazdığı şiiri okudu diye onu mahkum edip  ardından ‘Muhtar bile olamaz’ demişlerdi ya…

Erdoğan sabretti.

Ne de olsa yol arkadaşı Abdullah Gül Başbakan, partisi de tek başına iktidarda idi.

Kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar yapıldı ise  birden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ‘Erdoğan Başbakan olmalı’ deyiverdi.

Siirt ilinde yapılan seçimler iptal edildi.

Yenileme seçimleri yapıldı.

Eski adaylar aday olmadı ve Erdoğan liste başı milletvekili sırasına konuldu.

Yenilenen seçimlerin ardından artık Milletvekili idi.

Ak Parti’nin de Genel Başkanı.

Ardından Başbakan da oldu.

Selefi yol arkadaşı (!) Abdullah Gül de Dışişleri Bakanlığına kaydırıldı.

Buraya kadarher şey iyi gözüküyordu.

Hatta Amerika askeri güçlerini Irak’a Türkiye üzerinden geçirmek için hazırlıklar yapmış 40 bin asker ve gemiler dolusu mühimmat İskenderun limanına gelmişti bile.

Amerika ve egemenleri o kadar emindiler ki Meclis’te tezkere görüşmeleri başlamadan, henüz tezkere oylaanmadan yolları bile işaretlemişlerdi.

Tezkere geçmedi.

40 bin asker ve gemiler dolusu mühimmat yeniden geri yüklendi ve geldikleri gibi gittiler.

Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı yaptıkları Erdoğan kendilerine kazık atmıştı.

Tezkereyi bunca ağırlığına ve gücüne göre çok rahat geçirmesi gerekirken geçirmemişti.

Eskilerim ‘Mim koymak’ dedikleri Amerikalıların ‘Not ettik’ dedikleri olay bana göre milattır.

Bu 15 Temmuz zaferi o günden beri Türk yurduna yapılan saldırıların başlangıcıdır.

2004-2005 ve 2007 krizleri hep bu olayların yumak uçlarına çıkar.

Erdoğan sabretmekte kararlıydı.

Allah Sabredenlerle beraber değilmiydi?

Bir taraftan silah ve harp sanayimizi geliştirirken bu dinamik güçlere karşı sabreden taraftı.

Hatta;

Benim inancıma göre Kraliçe tarafından madalya ile ödüllendirilen yol arkadaşı (!) Abdullak Gül’ü hocasının tabiriyle Kerhen Cumhurbaşkanı adayı gösterdi.

Ama

Entrika henüz bitmemişti.

27 Nisan e- muhtırası yine onun sabretmesini emrediyordu.

e-muhtıranın sorumluluğunu alan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Dolmabahçe zirvesi yaptı.

Büyükanıt’ın konuştuklarımız benimle mezara gidecek dediği görüşme ile ilgili bugüne kadar resmi bir şey açıklanmadı.

Fatura önce Deniz Baykal’a kesildi.

Kaset skandalı ile partisinin başından uzaklaştırıldı.

Bu fatura 2003 yılından kalmaydı.

Ardından

Partisi içinde yerleştirmek zorunda kaldığı Amerikan dinamik güçlerinin partisi ile ilişkilerini kesti.

Hem de kendisine 85 kişilik bir kontenjan talebi olmuşken…

Savaş artık aleniydi.

Önce Ergenekon  Balyoz gibi gelecekte kendilerine engel gördükleri yüksek düzeyli askerleri bertataf ettiler.  Bu ülkenin 26. Genelkurmay Başkanı’nı ‘Terör Örgütü kurmaktan’ yargıladılar. 17 – 24 operasyonlarıyla baskının ekonomik yönünü tamamlamaya çalıştılar.

Erdoğan yine sabretti.

Ben malum yolarkadaşının  bize danışman diye bize tanıttığı Ahmet Davutoğlu’nu da kerhen Başbakan yaptığına inanıyorum.

Bir gece ne olduysa  Ahmet Davutoğlu sabık Başbakan oluverdi.

Bunca dinamik güçlerin saldırılarına maruız kalan Erdoğan 15 Temmuz’u da böyle yaşayınca  bana göre sabretmesinin mükafatını gördü.

Rabbim onu korudu, kolladı.

İki ayrı tim onu infaz edemedi.  Dolar dolu çanta dahil, 3 ayrı plan onun için akim kaldı.

Bendeniz 1 Temmuz’dan aylar önce ‘Cumhurbaşkanı iyi korunmalıdır’ diye yazdım.

Birçok kişi ve okuyucu abarttığımı belirtti.

Bugün dünden daha çok önemli.

En çok başkan öldürülen Amerika sizlere örnek olmalı.

16 Nisan yaşadık.

Malum yolarkadaşı dahil bir çok kişi Erdoğan’ı yalnız bıraktı.

Abdullah Gül Kayseri mitingine seyirci olarak bile katılmadı.

Konya mitingine katılan sabık Başbakan Davutoğlu ise içinde ‘Evet’ olan cümle bile kurmadı.

Bundan sonrasını Erdoğan artık daha iyi planlamalı.

Bahtsızlığına abidliğini eklemeli ve

İyi insanlarla, liyakati olan Türkiye’den başka sevdası olmayanlarla yola devam etmeli.

Önüne gelen her malzemenin ve kişinin menşeini iyi etüd etmeli.

Unutmamalı ki

Mümin aynı delikten iki kerre ısırılmaz.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*